Etken: AIDS (Acquired Immune Deficieny Syndrome, Akkiz İmmün Yetmezlik Sendromu), HIV adı verilen bir virüsün etken olduğu bulaşıcı bir hastalıktır. HIV’in HIV-1 ve HIV-2 olarak adlandırılan iki tipi tanımlanmıştır.Kuluçka süresi: Vakaların %50-70’inde virüs alındıktan 2-4 hafta sonra viremi, gripal enfeksiyonu andıran belirtilere yol açar.Bu akut evreden sonra latent dönem başlar. Vakaların %30-50’sinde akut hastalık belirtileri ortaya çıkmaz ya da hafif geçer ve fark edilmez. Bu vakalarda tanı, bulaşmadan aylar ya da yıllar sonra immün yetmezlik bulgularının ortaya çıkması ile konulur
Bulaşma Yolları: Cinsel ilişki, kan ve kan ürünleri, anneden bebeğe olmak üzere üç yolla HIV bulaşmaktadır;
1. Cinsel ilişki: HIV enfeksiyonu her türlü (homoseksüel, heteroseksüel, vajinal, oral, anal) korunmasız yapılan cinsel temasla bulaşabilmektedir. Bulaşma için HIV pozitif kişi ile yapılan tek bir cinsel temas bile yeterli olup, cinsel temas sayısı arttıkça bulaş olasılığı artmaktadır.
2. Kan ve kan ürünleri: Kanında virüsü taşıyan kişilerden alınmış kan ve kan ürünleri ile hastalık bulaşabilmektedir. 1985 yılında testlerin bulunması ile dünyanın her yerinde kan ve kan ürünlerinin hastaya verilmeden önce HIV yönünden test edilmesi zorunlu bir hale getirilmiştir. Türkiye’de 1987 yılından beri tüm kan ve kan ürünlerine ELISA yöntemi ile test yapıldıktan sonra hastaya verilmektedir. Bu nedenle 1987 yılından beri kan ve kan ürünleri ile olan bulaş azalmıştır. Ancak hastalığın 10–12 hafta süren pencere döneminin olması ve acil durumlarda test yapılmadan kan ve kan ürünlerinin kullanılabilmesi az da olsa bu yolla geçiş olabileceğini göstermektedir. Bu oran 1/36000 – 1/225000 olarak bildirilmektedir. Kontrolsüz kan nakli, Kullanılmış ve dezenfekte edilmemiş, şırınga, iğne, cerrahi aletler, diş hekimliği aletleri, dövme aletleri, akupunktur iğneleri, jilet, makas gibi tüm kesici ve delici aletler ile, HIV’li erkek ve kadınının cinsel organlarındaki kanamaların veya adet kanının penise, vajinaya ve ağıza teması ile,Damar içi madde kullananların paylaştıkları iğne, enjektör ve madde eritilen kaşıklar ile,HIV’li organ, doku ve sperm nakli ile bulaş olasılığı bulunmaktadır. 3. Anneden bebeğine: Tüm bulaşların %5-10’u bu yolla olmaktadır. HIV pozitif anneden bebeğine gebelik, doğum veya emzirme sırasında bulaşabilmektedir. Bu oran %20-30 olup, gebe annenin tedavisi ile bu oran %8-10’lara düşebilmektedir. Sütle geçme oranı fazla olmamakla birlikte, HIV pozitif annelere emzirme önerilmemektedir. Sağlık personeline bulaşma: Sağlık personeline HIV’nin geçişi iğne, enjektör batması ile, infekte vücut sıvıları ile bulaşmış mukozal temasla mümkün olabilmektedir. İğne batması ile bulaşma riski, iğnenin çapının geniş olmasıyla, derine batmasıyla ve iğne üzerinde kanın varlığında artmaktadır. Ortalama risk % 0.2-0.5’tir. Mukozal temasta bulaşma riski ise % 0.1’dir. Temas eden infekte vücut sıvısının miktarı ve temas süresi bulaşmada önem taşımaktadır.
Bulaşmadığı Durumlar :
Tükürük, gözyaşı, ter, aksırık, öksürük, idrar, dışkı ile,
El sıkışma, deriye dokunma, okşama, kucaklama, sosyal öpüşme ile,
Çatal, kaşık, bardak, tabakların ortak kullanımı ile,
Telefon kulaklığı ile,
Ortak tuvalet, duş, musluk, yüzme havuzu, deniz, sauna, hamam kullanımı ile,
Aynı odada bulunma, aynı okulda okuma, aynı havayı soluma ile,
Sivrisinek ve diğer böceklerin sokması ile,
Kedi, köpek ve diğer hayvanlarla yaşamak ile HIV bulaşmamaktadır.
Tanı: ELISA yöntemi ile yapılan test HIV enfeksiyonu tanısında, taramasında ucuz olması, standardize edilmiş bir yöntem olması, güvenilirliğinin %97.3 gibi büyük bir oranda olması ve çabuk sonuç vermesi yönünden en fazla kullanılan bir yöntemdir. Sonucun “Western blot” ile doğrulanmasının yapılması gerekmektedir. ELISA yöntemi ile yapılan test, Üniversite Hastaneleri, SSK ve Devlet Hastanelerinde ve Özel laboratuvarlarda yaptırılabilmektedir.
Tedavi: HIV/AIDS tedavisi iki bölümde incelenmektedir.
1. Primer hastalığın tedavisi: ( Antiretroviral tedavi, ART ) Yapılan araştırmalar neticesinde son yıllarda primer hastalığa yönelik tedavide ilerlemeler kaydedilmiştir.Antiretroviral tedavinin amaçları yaşam süresini uzatmak, yaşam kalitesini artırmak, HIV enfeksiyonunun etkilerini azaltmak, kilo kaybını durdurmak ve yavaşlatmaktır Ancak antiretroviral tedavinin uygulama şekli zor, yan etkileri fazla ve maliyeti çok yüksektir. En uygun şartlarda uygulanan tedavi yöntemleri ile bile bugün için HIV/AIDS’de tam kür elde etmek mümkün değildir.
2. Fırsatçı enfeksiyonlar ve kanser hastalıklarının tedavisi: HIV/AIDS hastalarında fırsatçı enfeksiyonların tedavisi ve profilaksisi antiretroviral tedavi kadar önemlidir. Hastalıkların çoğunun tedavisi mümkün olmakla birlikte, ilaçlar pahalı, yan etkileri fazla ve uzun süreli tedavi gerekmektedir. Ayrıca tedavi sonrasında hastalıkların tekrar ortaya çıkmasını engellemek için ilaçlar düşük dozda ömür boyu verilmekte ve hasta sürekli doktor kontrolünde olmaktadır. Fırsatçı enfeksiyonların tedavisi kadar profilaksisi de büyük önem taşımaktadır.
Klinik belirtiler: • Belirli bir nedene bağlı olmaksızın haftalarca süren derin bitkinlik, • 2 ay içerisinde beklenmedik % 10’ dan fazla kilo kaybı, • Birkaç haftadan uzun süren sebebi açıklanamayan ateş, titreme ve gece terlemeleri, • İlk bakışta çürüğe benzeyen, ancak kaybolmayan, ağrısız, vücudun her yerinde bulunabilen düzgün, sert ve gittikçe büyüyen pembe-kızıl renkli lekeler, • Belirgin bir sebebi olmayan ve 2 haftadan uzun süren koltuk altı ve boyun lenf bezlerinde şişlik, • Solunum güçlüğü ve kuru öksürük, • Ağızda devamlı beyaz lekeler bulunması, uçuklar, • Kronik diyare.
Sifilis ve HIV enfeksiyonu: Sifilis hastalarında, çifte enfeksiyon görülme sıklığının yüksek olması nedeniyle, bu kişilerin HIV testi yaptırmaları önerilmelidir. HIV ile infekte kişilerde görülen nörolojik hastalıkların nörosifilis ile ayırıcı tanısı yapılmalıdır. Klinik belirtiler sifilisin varlığını gösteriyor,fakat serolojik testler negatif veya sonuçlanmamışsa, lezyonların biyopsisi, karanlık saha incelemesi ve lezyonlardan alınan materyalde direkt floresan antikor tetkiki gibi alternatif testler uygulanmalıdır. Konjenital sifilis vakalarında, anneye HIV testi yapılmalı ve eğer test pozitif ise, bebek izlenmek için sevk edilmelidir. HIV ile infekte kişilerde, erken sifilisin tedavisi, HIV ile infekte olmayan kişilerle aynıdır. Buna rağmen, bazı otoriteler Treponema pallidum ve HIV ile çifte enfeksiyonu olan kişilerde, BOS’un incelenmesini önermektedirler. Bütün vakalar, tedavinin uygunluğu açısından dikkatle izlenmelidir.
23 Kasım 2010 Salı
aids belirtileri, aids hastalığı, aids problemleri, aidse tedavi, hiv, hiv belirtileri, hıv problemi
Etiketler:
aids belirtileri,
aids hastalığı,
aids problemleri,
aidse tedavi,
hıv problemi,
HİV,
hiv belirtileri