Bu Sitede Ara

27 Aralık 2009 Pazar

Böbrek taşı, böbrek taşı hakkında bilgiler, böbrek taşı belirti, böbrek taşı tedavi

BÖBREK TAŞI İSTEMİYORSANIZ BOL SU İÇİN
Ülkemizdeki en yaygın sağlık problemlerinden olan böbrek taşları idrarda çözülemeyen ve atılamayan kristallerin bir araya gelmesiyle oluşur. Her insanda taş oluşma riski vardır. Taşlar sıklıkla 20 � 50 yaşlarında görülür ve 30�lu yaşlar hastalığın en sık görüldüğü yaş grubudur. Erkekler kadınlara göre 3 kat daha fazla taş hastalığı riski altındadır. Böbrek taşları değişik kimyasal yapıda olabilir ve idrar yolunun çeşitli bölgelerine yerleşebilirler. En sık görülen böbrek taşları kalsiyum taşlarıdır. Kalsiyum taşları sıklıkla okzalat veya fosfat ile birlikte bulunurlar. Daha az sıklıkla enfeksiyon taşları (magnezyum amonyum fosfat taşları) ve daha az oranlarda ürik asit ve sistin taşları görülür. Taşlar böbrek çanaklarına (kaliks) ya da havuzuna (pelvis) yerleşebilir. Ayrıca üretra, idrar kesesi ve üreterde de bulunabilirler.
TAŞI OLUŞTURAN SEBEPLER NELERDİR?
Taşı oluşturan kesin neden bilinmemekle beraber risk faktörleri şunlardır:
  • İdrar yolu enfeksiyonu
  • Böbrekteki yapısal bozukluklar
  • Böbrek hastalığı olanlar (renal tübüler asidoz, kistik böbrek hastalığı...)
  • Beslenme alışkanlıkları
  • Yetersiz sıvı alımı
  • Sıcak iklim kuşağında yaşamak
  • Hiperkalsiüri, sistinüri, hiperokzalüri, hiperürikozüri
  • Bazı ilaçlar (asetazolamide, anti viral ilaçlar....)
  • Bazı bağırsak hastalıkları (inflamatuar bağırsak hastalığı...)
  • Genetik faktörler
  • Geçirilmiş bağırsak ameliyatları ( jejono ileal by-pass )
  • Metabolik hastalıklar (örn. Hiperparatiroidizm, gut hastalığı...)
TAŞLI HASTALARDA BULGULAR NELERDİR?
Üriner sistem taşlarının çoğu kendiliğinden düşme eğilimindedir. Bununla birlikte taşlar yıllar boyu hiçbir belirti vermeden böbrekte kalabileceği gibi böbrekten mesaneye geçişinde şiddetli ağrı da verebilirler. En sık görülen yakınma ağrıdır. Karakteristik ağrı, �böbrek koliği� diye adlandırılan ve böğür bölgesinden başlayıp öne doğru ilerleyen, kasık ve testislere de yayılabilen ağrılardır. Ağrı taşın hareket etmesine veya üriner sistemin tıkanmasına bağlı olarak gelişir. İdrarda kan bulunması var olan bir taşın belirtisi olabilir. Kan bazen gözle görülebilirken bazen sadece mikroskopik incelemede görülür. Taşın yaptığı ağrıya bağlı olarak mide-bağırsak sistemindeki hareket azalması sonucu kişilerde bulantı-kusma gelişebilir. İdrar yapmada zorluk da yakınmalar arasındadır. Sık sık ve az idrara gitme, sıkışma, mesanenin tam boşalmadığı hissi görülmektedir. Ağrının en şiddetli olduğu dönemde bel kaslarında kasılma, bulantı ve kusma görülür. Hasta taş düşürüyorsa, taşın üreter kanalından geçerken yarattığı ağrı son derece şiddetlidir. Taş düşürüldükten hemen sonra hasta rahatlar ve ortaya çıkmış olan belirtilerin çoğu kaybolur. Belde hareketle artan kült ağrı ve dolgunluk hissi idrar yolunda sıkışmış, daha büyük bir taşın habercisi olabilir. Burada unutulmaması gereken nokta özellikle bu taşların idrar yolunu tıkayarak ileri dönemlerde böbreklerde fonksiyon kaybına yol açabilmesi ve enfeksiyona neden olabilmesidir.
ÜRİNER SİSTEM TAŞLARI NASIL TEŞHİS EDİLİRLER ?
Hastanın belirtileri ve kliniği genelde tanı koymaya yeterli olsa da taşın kesin tespiti için görüntüleme tetkiklerinden faydalanılır. Bunlar;
  • Direkt Üriner Sistem Grafisi: Yatarak çekilen karın ve pelvik bölge grafisi
  • Ultrasonografi
  • İ..V.P (İlaçlı böbrek filmi)
  • Spiral üriner sistem komputer tomografileridir. Bazen kan analizlerine de ihtiyaç duyulur.
BÖBREK TAŞLARINDA TEDAVİ NELERDİR?
Böbrek taşların çoğu kendiliğinden düşme eğilimindedir. Tüm idrar yolu taşlarının yaklaşık 80�i ilaç tedavisi ile düşer. Taşın düşmesini etkileyen en önemli faktör taşın büyüklüğüdür. 4 mm�nin altında taşın düşmesi beklenirken 6 mm�nin üzerindeki taşlar�a müdahale gereklidir. Ayrıca taşların şekli ve idrar yolundaki yerleşimide düşmeyi etkileyen önemli faktörlerdir.
TAKİP VE TAŞIN KENDİLİĞİNDEN DÜŞMESİ
Taşın bulunduğu yere ve büyüklüğüne göre müdahale yapmadan izleme karar verilebilir. 5mm den küçük taşlar genellikle kendiliğinden düşebildiği için dikkatli takiple değerlendirilirler. Ayrıca çeşitli ilaç tedavileriyle taşın düşme olasılığını arttırmak mümkündür.

ESWL (ŞOK DALGASI İLE TAŞLARI KIRMAK)
Bu tedavide amaç; vücut dışından verilen şok dalgasıyla odaklanılan noktadaki taşı kırmaktır. Kırılan parçaların kendiliğinden düşmesi beklenir. ESWL bütün taşlarda başarı sağlayamaz. Başarı taşın cinsine, sertliğine, büyüklüğüne ve idrar yolunda yerleştiği yere göre değişir. Tek bir seansta kırılabilen taşlar olabileceği gibi tekrarlayıcı seanslara da ihtiyaç duyulabilir.

ESWL seansı sırasında rahatsızlık hissi ve ağrı duyulabilir. Bu nedenle tedavi öncesi ağrı kesiciler kullanılır. İşlem sonrasında çoğunlukla hastanede kalmaya ihtiyaç olmaz.

ENDOSKOPİK GİRİŞİMLER
Bu tedavide hastanın idrar yoluna kesi yapılmadan özel bir endoskopik aletle girilerek taş üreterde görüntülenir ve temizlenir. Hastaların çoğu aynı gün evlerine dönüp bir gün sonrada normal yaşamalarına dönebilirler. Endoskopik cerrahi özellikle alt ve orta üreter taşlarında başarılıdır.

PERKÜTAN GİRİŞİMLER
Perkütan cerrahide hastanın sırt bölgesinde böbrek hizasına 0,5 - 1 cm boyutunda bir kesi yapılır. Röntgen kontrolü altında böbreğe iki ucu açık ince bir tüp yerleştirilir. Bu tüpten yerleştirilen optik cihaz yardımıyla taş video sistemi ile monitörde görülür ve özel aletler yardımıyla çıkartılır. Perkütan ameliyatının en önemli üstünlüğü vücut dokularının normal yapısının korunmasıdır. Bunun sonucunda iyileşme süreci hızlıdır. Hastalar ameliyat sonrası dönemi açık ameliyata göre çok daha rahat geçirmektedir ve genelde 2 - 3 günde taburcu edilerek günlük aktivitelerine hızla kavuşurlar.

AÇIK CERRAHİ
Bu klasik tedavi yönteminde hastanın taşı ameliyatla alınmaktadır. İyileşme süresi diğer tedavilere göre daha uzundur. Günümüzde özellikle endoskopik metotların gelişmesi açık cerrahinin eski üstünlüğünü kaybetmesine neden olmuştur.


İNMEMİŞ TESTİS : "ERKEK ÇOCUKLARDA FARKEDİLMEYEN EN RİSKLİ HASTALIK"
Testisler normalde skrotum ya da halk arasındaki deyimiyle erkekte torba denilen yapı içinde bulunurlar. Eğer testislerden biri veya her ikisi de torbada yerleşik durumda değilse bu durum inmemiş testis olarak değerlendirilmelidir.Testisler bazen hormonal yetersizlikler bazen ise anatomik ve fiziksel sorunlar nedeniyle torbaya inemezler. Aslında, doğumda testislerin torbaya inmiş olması gerekir, ancak bazen 1 yaşın sonuna kadar da testislerin kendiliğinden torbaya inmesi beklenebilir.Burada önemli olan doğumun olmasından hemen sonra bebeğin ilk muayenesini yapan kişinin testislerin de muayenesini yaparak testislerin yerinde olup olmadığını kontrol etmesidir. Hastanelerde olan doğumlarda bu görev çocuk doktorlarının üzerindedir. Evlerde doğum yapanlarda ise ebelerin bu konuda çok dikkatli olması gerekmektedir. Duruma göre doğumu gerçekleştiren Kadın �Doğum uzmanlarının da gerektiğinde bu muayeneyi yapmaları çok önemlidir. Testisler doğum öncesi anne karnında iken, böbrekler seviyesinde bele yakın bir bölgededirler. Anne karnındaki gelişim sırasında aylar içerisinde yavaş yavaş aşağıya doğru inmeye başlarlar ve doğuma yakın torbaya inmeleri gerekir. İşte testisin yukarıdan aşağı torbaya doğru iniş yolu üzerinde bir yerde kalabilirler. Örneğin kasıklarda, kasığın biraz daha üst kısmında veya karın içinde kalabilir. Bazen de bu iniş yolu dışında bir bölgede örneğin bacakla kasığın birleştiği femoral bölgede, torbayla makat arasındaki perineal bölgede penisin dip kısmında veya torbanın bir bölümünde her iki testis birlikte rastlanılabilir. Bu duruma Ektopik testis yani iniş yolu dışında bulunma olarak adlandırılır.
Torbaların ısısı, vücut ısısı olan 36.5-37 den 1.5 �2 derece daha serin bir ortamdır. Testislerin doku yapısı bu ısının üstündeki sıcaklıkta örneğin vücut içi ısısında özellikle sperm(tohum) üretiminde bozulmalara yol açabilir, ve bu testislerin gelişimi bozulur. Bu da ileride çocuk sahibi olmasını engelleyebilir. Testislerden birisi yukarıda diğeri torbada ise de çocuk sahibi olmayla ilgili sorun olabilir. Çünkü inmemiş olan testis nedeniyle vücutta bazı toksik maddeler salgılanır ve bu maddeler torbada olan testis üzerinde de olumsuzluklar yaratarak fonksiyonunu bozabilir. Bu yüzden testisin birinin dahi torbaya inmemiş olması ciddi sorunlara yol açabilir. Bu ciddi sorun sadece çocuk sahibi olamamak değildir. İnmemiş ve vücutta kalmış olan testislerden, gelişme çağında veya sonrasında tümör(ur) çıkma olasılığı da vardır. Bu nedenle hayatı tehdit eden bir hastalıkla karşı karşıya kalınabilir.
Bu, kesinlikle çok ciddi bir durumdur, çünkü testis tümörü hayatı tehdit eden bir hastalıktır. Çocuk sahibi olamamak da bazen kişilerin sosyal hayatlarını ciddi şekilde tehdit eder. Bu kişilerin bazen aileleri yıkılabilir, boşanmalar olabilir ve insanlar bu nedenle ciddi psikolojik sorunlar da yaşayabilir. Ayrıca toplumda maalesef yanlış bilgi nedeniyle bu kişilere kısır damgası vurulabilir ve bu durumdaki kişiler de psikolojik yıkıma uğrayabilirler, bazen intihar sözcükleri girişimlerine dahi rastlanabiliyor. Bazı erkeklerin çocuk sahibi olamamasını yanlış bilen bazı kişi ve topluluklar o kişinin erkeklik gücünün de olmadığını ve iktidarsız olduğunu sanarak bu durumdaki insanları bir de bu yanlış suçlama ile itham ederler.
Ancak, Erkeklik gücü yani cinsel ilişki kurabilme yeteneği ile çocuk sahibi olma durumu farklıdır. Testislerin hormon üreten dokuları ısıdan pek etkilenmezler ve normal hormon üretimi devam eder. Bozulan özellikle sperm üreten hücre ve dokulardır. O halde inmemiş testis nedeniyle çocuk sahibi olamayan bir erişkin başka bir rahatsızlığı olmadığı sürece cinsel ilişki kurmayla ilgili bir sorunu yoktur yani iktidarsız değildir.
İnmemiş testisin tanısı özellikle doğumda ilk muayenede doktor veya ebeler tarafından konabilir. Ancak bu durum ihmal edilmiş veya aile doğum telaşıyla bu bilgiyi göz ardı etmişse bebeklerin ve çocukların çocuk doktorlarına düzenli kontrolleri sırasında mutlaka testis muayenelerinin yapılması gerekmektedir. Ayrıca anne ve babaların da özellikle çocuğun banyosu sırasında bu kontrolleri kendilerinin de yapması mümkündür.Kuşkulandıkları bir durumda hemen doktora başvurmaları en doğru yaklaşımdır. Çocuk doktorlarına veya direkt olarak bir Üroloji uzmanına başvurmaları gerekir. Çocuk doktorları da tanıyı koyunca zaten bu çocukları bir üroloji uzmanına yönlendireceklerdir. Bir başka tanı ise maalesef askerlik muayenesi sırasında yapılır. Ancak bu yaştaki teşhiste çok geç kalınmış oluyor ve yukarıda belirtilen riskler belirgin hale geliyor. Üroloji uzmanları tanıyı öncelikle fizik muayeneyle koyar, teşhisi destekleyici ultrasonografi tetkiki de mutlaka yapılmalıdır. Teşhisin konduğu yaşa da bağlı olarak başka bazı tetkikler de örneğin gençler ve erişkinlerde teşhis yeni konduysa sperm tahlili de yapılmalı ve kişinin üreme fonksiyonu da belirlenmelidir.
İnmemiş testisin tedavisi için Bebek 1 yaşını dolduruncaya kadar beklenebilir, bazen testisler kendiliğinden de 1 yaşın sonuna kadar torbaya inebilir. 1 yaşını geçenlerde tedaviye derhal geçilmelidir. Öncelikle bu konuda 3 haftalık bir hormon tedavisi uygulanır eğer sonuç alınırsa tedavi tamamlanmış demektir. Bu tedavi sonuçsuz kalır ve testis(ler) torbaya inmemişse mutlaka ameliyatla testilerin torbaya indirilmesi gerekir. Bu tedaviler ne kadar erken yaşta yapılırsa ilerideki olası olumsuzluklar olasılığı da o kadar azalacaktır. Yaş ilerledikçe hele de ergenlik çağına girildiği halde testisler torbada değilse bu testislerin sonradan tümör oluşturma riski nedeniyle ameliyatla çıkartılması da gerekebilecek koruyucu bir önlemdir.
Testislerin ileri yaşlarda testise indirilmesinin sakıncaları vardır. Öncelikle bu ameliyatın gecikmesi çocuk sahibi olamama riskini her geçen yıl artıracaktır. İleri yaşlarda indirilmesi de tümör riskini artıracaktır.
Bir de testislerin bazen torbada olup bazen de vücuda geri kaçması durumu var.
Bu duruma hareketli(mobil) testis denir. Bu durum da yukarıda açıkladığımız tüm riskleri içermektedir. Bu riskler bazen geriye dönüşümü olmayan sonuçlar doğurabileceği için ÇOK CİDDİYE ALINMALIDIR. Tanı ve tedavisi inmemiş testis gibidir. Yalnız burada çocuk doktorlarının ve ailenin testislerin yerinde olup olmadığını kontrol etmeleri daha da önem kazanır. Çünkü testisleri yerinde görüp nasılsa bir daha sorun olmaz düşüncesi de yanlıştır. Hareketli testis de ameliyat çok daha kolay ve kısadır ve zamanında yapıldığında tedavi kesindir.
İnmemiş testis konusunda halk arasında başka bazı yanlış bilgilenmeler vardır.
Özellikle aile büyüklerinin bazıları "Küçücük çocuğun orasını burasını(testisler) ellettirmeyin, hele ameliyat ettirmeyin ileride kısır olur" gibi ÇOK YANLIŞ ifadeleri gerçekten de ileride o çocuğun yaşantısını olumsuz etkileyecektir. Bu ifadenin nedeni ve mantığı geçmişte gecikilmiş ve ileri yaşlarda tedavi edilmiş özellikle de ameliyat edilmiş hastaların çocuk sahibi olamaması varsayımına dayandırılır. Oysa o kişiler ameliyat oldukları için değil, gecikilmiş yaşta tedavi edilmeye çalışıldığı için sonuç alınamamış hastalardır. Erken yaşta tedavi edilen bebekler, çocuklar bu sorunu ve riski ortadan kaldırmış en aza indirmiş olacaklardır. O nedenle çocuk biraz daha büyüsün, 5-10 yaşına gelsin gibi bilgiler ve düşünceler kesinlikle YANLIŞTIR.
En doğrusu en geç 1 yaşın sonuna kadar beklendiği halde testisler torbaya inmediyse DERHAL tedavisine geçilmesidir. Bu bebek veya çocuğun ilerideki olası sorunlarının ve çocuk sahibi olamamasının sorumlusu bu tedaviyi geciktirenler olacaktır.