Bu Sitede Ara

20 Haziran 2016 Pazartesi

VOLTAREN ilacı ne işe yarar, VOLTAREN ilacı hangi hastalığa iyi geliyor, VOLTAREN nedir, VOLTAREN kullanımı faydaları. VOLTAREN faydaları,

VOLTAREN  ilacı ne işe yarar.,  VOLTAREN  yan etkileri , VOLTAREN  nedir, VOLTAREN  zararları , VOLTAREN  ilacı kullanımı,

 VOLTAREN  ilacı ne işe yarar,  VOLTAREN  ilacı hangi hastalığa iyi geliyor,  VOLTAREN  nedir,  VOLTAREN  kullanımı faydaları.
VOLTAREN  faydaları,

- Romatizmanın enflamatuvar ve dejeneratif şekilleri : romatoid artrit, ankilosan spondilit, osteoartrit ve spondilartrit, vertebral kolonun ağrılı sendromları, eklem-dışı romatizma.
- Travma sonrası ve postoperatif ağrı, enflamasyon ve şişlik; örneğin dental veya ortopedik ameliyatı takiben.
- Jinekolojide ağrılı ve/veya enflamatuvar durumlar; örneğin primer dismenore veya adneksit.

 VOLTAREN  ilacı uyarıları,,  VOLTAREN  ilacı hakkında alınması gereken tedbirler


Gastrik veya intestinal ülser. Etken maddeye ve yardımcı maddelere karşı bilinen aşırı duyarlığı olan kişilerde kullanılmamalıdır.
Diğer non-steroidal antienflamatuvar (NSAİ) ilaçlar gibi, Voltaren SR 75 de asetilsalisilik asit veya diğer prostaglandin sentetaz enzimini inhibe eden ilaçlar tarafından astım krizleri, ürtikerleri ve akut nezleleri alevlendirilen hastalarda kullanılmamalıdır.
Uyarılar/Önlemler:
Gastrointestinal kanama veya ülserasyon / delinme, tedavi sırasında herhangi bir zamanda uyarıcı bir belirti ile veya belirtisiz olarak veya daha önce böyle hikayesi olanlarda veya olmayanlarda görülebilir. Bunlar genellikle yaşlı hastalarda daha ciddi sonuçlar verir. Voltaren SR 75 alan hastalarda nadiren gastrointestinal kanama veya ülserasyon görüldüğünde ilaç kesilmelidir.
Diğer nonsteroidal antienflamatuvar (NSAİ) ilaçlarla olduğu gibi, ender vakalarda, ilaca daha önce maruz kalmaksızın, anafilaktik/anafilaktoid reaksiyonlar dahil alerjik reaksiyonlar görülebilir.
Diğer NSAİ ilaçlar gibi, Voltaren SR 75 de farmakodinamik özelliklerinden dolayı, enfeksiyonun semptom ve belirtilerini maskeleyebilir.
Gastrointestinal hastalık belirtileri gösteren veya geçmişinde gastrik veya intestinal ülserasyonu düşündüren bir hikayesi olan hastalarda, ülseratif kolit veya Crohn hastalığı olan ve karaciğer fonksiyon yetmezliği olan hastalarda yakın medikal takip zorunludur.
Diğer NSAİ ilaçlar ile olduğu gibi, Voltaren SR 75 de karaciğer enzimlerinden bir veya daha fazlasını yükseltebilir. Voltaren SR 75 ile uzun süreli tedavi sırasında, bir ihtiyat tedbiri olarak, hepatik fonksiyonun izlenmesi gerekir. Anormal karaciğer fonksiyon testleri sürer veya kötüleşirse, karaciğer hastalığına uygun klinik belirtiler veya semptomlar gelişirse veya diğer belirtiler (örneğin eozinofili, deri döküntüleri vs.) görülürse Voltaren SR 75 ile tedavi kesilmelidir. Prodromal semptomlar olmaksızın hepatit görülebilir. Hepatik porfirisi olan hastalarda Voltaren SR 75 kullanılırken dikkatli olmalıdır, çünkü madde bir atağı başlatabilir.
Renal kan akımının sürdürülmesinde prostaglandinlerin önemi nedeniyle kardiyak veya renal fonksiyon yetersizliği olan, yaşlı, diüretiklerle tedavi edilmekte olan ve herhangi bir nedenle örneğin; büyük bir ameliyat öncesi veya sonrasında olduğu gibi önemli ekstraselüler hacim eksikliği olan hastalarda özel bir dikkat gereklidir. Böyle vakalarda Voltaren SR 75 kullanıldığında, ihtiyat tedbiri olarak, renal fonksiyonun izlenmesi tavsiye edilir. Genellikle tedavi kesildikten sonra tedavi öncesi duruma dönülür.
Diğer NSAİ ilaçlar ile olduğu gibi, Voltaren ile de uzun süreli tedavi sırasında kan sayımları yapılması tavsiye edilir. Diğer NSAİ ilaçlar gibi, Voltaren SR 75 de trombosit agregasyonunu geçici olarak inhibe edebilir. Hemostaz defektleri olan hastalar dikkatle izlenmelidir.
Yaşlı hastalarda, temel tıbbi esaslara dikkat edilmelidir. Özellikle, zayıf veya vücut ağırlığı düşük olan yaşlı hastalara etkili en düşük doz verilmesi tavsiye edilir.

Hamilelik ve Emzirme:
Voltaren SR 75, hamilelik esnasında, sadece mecbur kalınan durumlarda ve etkili en düşük dozunda uygulanmalıdır. Bu durum diğer prostaglandin sentetaz inhibitörlerinde olduğu gibi, Voltaren SR 75 için de hamileliğin özellikle son 3 ayı için geçerlidir (uterus tembelliği ve/veya duktus arteriosusun erken kapanması olasılığından dolayı).
Günde 3 defa verilen 50 mg' lık oral dozları takiben, etken madde süte geçer, fakat bebekte istenmeyen etki oluşturmayacak kadar küçük miktarlardadır.

Araba ve alet kullanma üzerine etkileri:
Görme bozuklukları da dahil olmak üzere, baş dönmesi veya diğer santral sinir sistemi bozuklukları görülen hastalar araba veya makine kullanmamalıdırlar.
Yan etkiler/Advers etkiler:
Gastrointestinal sistem: Bazen epigastrik ağrı, bulantı, kusma, diyare, abdominal kramplar, dispepsi, gaz, anoreksi; ender olarak gastrointestinal kanama (hematemez, melena, kanlı diyare), kanamalı veya kanamasız - perforasyon ile veya perforasyon olmaksızın gastrik veya intestinal ülser; çok ender olarak aftöz stomatit, glossit, özofagus lezyonları, diyafram benzeri intestinal daralma, spesifik olmayan hemorajik kolit, ülseratif kolit veya Crohn hastalığının alevlenmesi gibi barsak rahatsızlıkları, kabızlık, pankreatit.
Santral sinir sistemi: Bazen başağrısı, baş dönmesi, sersemlik; ender olarak uyuşukluk; çok ender olarak parestezi de dahil duyusal bozukluklar, hafıza bozuklukları, çevreye uyumsuzluk, uykusuzluk, iritabilite, konvülsiyonlar, depresyon, anksiyete, kabuslar, titreme, psikotik reaksiyonlar, aseptik menenjit.
Özel duyular: Çok ender olarak görme bozuklukları (bulanık görme, çift görme), işitmede zayıflama, kulak çınlaması, tat bozuklukları.
Deri: Bazen deri döküntüleri; ender olarak ürtiker; çok ender olarak büllöz erüpsiyonlar, egzama, multiform eritem, Stevens-Johnson sendromu, Lyell sendromu (akut toksik epidermoliz), eritroderma (eksfolyatif dermatit), saç dökülmesi, ışığa duyarlık reaksiyonu, purpura (alerjik purpura da dahil).
Böbrek: Ender olarak ödem; çok ender olarak akut böbrek yetmezliği, hematüri ve proteinüri gibi üriner anormallikler, interstisiyel nefrit, nefrotik sendrom, papillar nekroz.
Karaciğer: Bazen serum aminotransferaz enzimlerinde yükselme; ender olarak sarılıkla birlikte veya sarılık görülmeksizin hepatit; çok ender olarak fulminan hepatit.
Kan: Çok ender olarak trombositopeni, lökopeni, hemolitik anemi, aplastik anemi, agranülositoz.
Aşırıduyarlık reaksiyonları: Ender olarak astım gibi aşırıduyarlık reaksiyonları, sistemik anafilaktik / anafilaktoid reaksiyonlar (hipotansiyon dahil); çok ender olarak vaskülit, pnömonit.
Kardiyovasküler sistem: Çok ender olarak palpitasyon, göğüs ağrısı, hipertansiyon, konjestif kalp yetmezliği.


VOLTAREN  İLACI NASIL KULLANILIR,  VOLTAREN  İLACI KULLANMA DOZU,
Doktora danışmadan kullanılmamalıdır.
Doktor tarafından başka şekilde tavsiye edilmediği takdirde aşağıdaki dozlar uygulanır :

Erişkinler
Tavsiye edilen başlangıç günlük dozu 100-150 mg' dır (günde 2 tablet Voltaren SR 75 verilir).
Daha hafif vakalarda, uzun süreli tedavide olduğu gibi, günde 1 tablet Voltaren SR 75 verilmesi genellikle yeterlidir.
Semptomlar gece veya sabah en belirgin duruma geldiğinde, Voltaren SR 75 tercihen akşam verilmelidir.
Tabletler sıvı ile, bütün olarak, tercihen yemekle birlikte alınmalıdır.
Hızlı analjezi gerektiren ağrılı durumlarda tedaviye çabuk etki gösteren bir form ile başlanması tavsiye edilir.

Çocuklar
Voltaren SR 75 Tablet çocuklar için uygun değildir.

Doz Aşımı ve Tedavisi
NSAİ ilaçlarla akut zehirlenmenin tedavisi, esas olarak destekleyici ve semptomatik tedbirlerden ibarettir. Voltaren' in aşırı dozuna bağlı tipik bir klinik tablo yoktur.
Aşırı doz durumunda aşağıdaki terapötik önlemler alınmalıdır:
Oral yoldan aşırı doz alınmasından sonra en kısa zamanda mideyi yıkamak ve aktif kömür vermek suretiyle absorpsiyon önlenmelidir.
Hipotansiyon, böbrek yetmezliği, konvülsiyonlar, gastrointestinal iritasyon ve solunum depresyonu gibi komplikasyonlara karşı destekleyici ve semptomatik tedavi uygulanır.
Proteinlere yüksek oranda bağlanmaları ve yaygın metabolizmaları nedeniyle NSAİ ilaçların eliminasyonunda zorlu diürez, diyaliz veya hemoperfüzyon yardımcı değildir.

19 Haziran 2016 Pazar

GLİFOR ilacı ne işe yarar, GLİFOR ilacı hangi hastalığa iyi geliyor, GLİFOR nedir, GLİFOR kullanımı faydaları. GLİFOR faydaları,

GLİFOR  ilacı ne işe yarar,  GLİFOR  ilacı hangi hastalığa iyi geliyor,  GLİFOR  nedir,  GLİFOR  kullanımı faydaları.
GLİFOR  faydaları,

GLİFOR  ilacı ne işe yarar.,  GLİFOR  yan etkileri , GLİFOR  nedir, GLİFOR  zararları , GLİFOR  ilacı kullanımı,

Glifor 1000 mg Film Tablet, insüline bağımlı olmayan (Tip II) diyabette, özellikle diyet ile kontrol altına alınamayan şişman diyabetiklerde kullanılır. 17 yaş ve üzerindeki hastalarda kullanımı önerilmektedir. Tedavinin başlangıcında Glifor 1000 mg Film Tablet tek başına veya sülfonilüre grubu bir ilaçla kombine edilerek kullanılabilir. Ayrıca; insüline bağımlı (Tip I) diyabette insüline yardımcı olarak kullanılabilir.

 GLİFOR  ilacı uyarıları,,  GLİFOR  ilacı hakkında alınması gereken tedbirler


Laktik asidoz metformin tedavisi sırasında ilacın birikimi nedeniyle ortaya çıkabilen, nadir görülen ancak şiddetli bir metabolik komplikasyondur. Laktik asidoz, vakaların %50'sinde ölüme neden olmaktadır. Laktik asidoz diabetes mellitus gibi birçok patofizyolojik durumla ilişkili olarak ve belirgin doku hipoperfüzyonu veya hipoksisiyle birlikte görülebilir. Kan laktat seviyesinin yükselmesi (>5mmol/L), kan pH'sında düşme, elektrolit bozuklukları ve laktat/püruvat oranında artma ile kendisini gösterir. Laktik asidoz gelişiminin nedeni metformin olarak saptanırsa; genellikle ilacın kan konsantrasyonu 5µg/mL' nin üzerinde bulunur.

Metformin hidroklorür tedavisi almakta olan hastalarda laktik asidoz insidansı çok düşüktür (1000 hasta yılı için yaklaşık 0,03 vaka; 100 hasta yılı için ölümle sonuçlanan yaklaşık 0,015 vaka). Rapor edilen vakalar genellikle intrinsik böbrek hastalık ve böbrek hipoperfüzyon da dahil olmak üzere belirgin böbrek yetmezliği olan, sıklıkla birçok tıbbi/cerrahi müdahale gören ve çok sayıda ilaç kullanmakta olan hastalardır. Başta hipoperfüzyon ve hipoksi riski taşıyan instabil veya akut konjestif kalp yetmezliği hastaları olmak üzere, ilaç tedavisine ihtiyaç duyan konjestif kalp yetmezliği hastalarında laktik asidoz riski yüksektir. Laktik asidoz riski, böbrek fonksiyon bozukluğu şiddeti ve yaşla birlikte artar. Bu nedenle Glifor kullanan hastalarda böbrek fonksiyonların düzenli aralıklarla izlenmesi ve minimum etkin dozun kullanımı, laktik asidoz riskini belirgin bir şekilde azaltabilir. Özellikle yaşlı hastalarda böbrek fonksiyonlar dikkatli bir şekilde izlenmelidir. 80 yaşında ve üzerinde olan hastalar laktik asidoz gelişimine daha duyarlı olduklarından, bu hastalarda Glifor kullanılmamalıdır. Glifor; hipoksi, dehidratasyon veya sepsise neden olabilecek her hangi bir durumun varlığında kullanılmamalıdır. Karaciğer fonksiyon bozukluğu laktat atılımını belirgin bir şekilde zorlaştırabileceğinden, klinik olarak veya laboratuar bulgularıyla karaciğer hastalığı tespit edilen hastalarda metformin kullanımından genel olarak kaçınılmalıdır. Alkol, metformin hidroklorürün laktat metabolizması üzerindeki etkilerini artırdığından, hastalar Glifor kullanımı sırasında akut veya kronik olarak aşırı alkol tüketmemeleri konusunda uyarılmalıdır. İntravasküler radyoaktif madde ile yapılan incelemeler ve her hangi bir cerrahi girişim öncesinde Glifor kullanımına ara verilmelidir.

Laktik asidoz genellikle yavaş gelişir ve yalnızca bitkinlik, miyalji, solunum güçlüğü, artan uyku hali ve non-spesifik abdominal rahatsızlık hissi gibi non-spesifik bulgularla birlikte ortaya çıkar. Belirgin asidozda hipotermi, hipotansiyon ve dirençli bradikardi gibi semptomlar görülebilir. Hasta ve hekim böyle semptomların olası önemi konusunda bilgili olmalı ve böyle bir semptom ortaya çıktığında hasta hemen doktorunu bilgilendirmek konusunda uyarılmalıdır. Bu durum ortadan kalkana kadar Glifor kullanımına ara verilmelidir. Serum elektrolit, keton ve kan şekeri seviyeleri ve gerekirse kan pH, laktat ve hatta metformin seviyeleri yardımcı olabilir. Hasta belli bir dozda Glifor kullanımına adapte olduktan sonra, tedavinin başlangıcında sık görülen gastrointestinal semptomların ilaçla ilişkili olması beklenmemektedir. Gastrointestinal semptomların daha sonra ortaya çıkması laktik asidoz veya başka bir şiddetli hastalığın göstergesi olabilir.

Metformin hidroklorür kullanmakta olan hastalarda açlık venöz laktat seviyesinin normal üst sınırın üzerinde, ancak 5mmol/L'den düşük olması laktik asidozun bir göstergesi olmayabilir ve kontrolsüz diyabet veya obesite, aşırı fiziksel aktivite veya örnek alımındaki bir teknik hata gibi başka mekanizmalarla açıklanabilir.

Metabolik asidozu olan ancak ketoasidoz bulguları (ketonüri, ketonemi) sergilemeyen her diyabetik hastada laktik asidozdan şüphelenilmelidir.

Laktik asidoz hastanede tedavi edilmesi gereken bir acil durumdur. Metformin hidroklorür kullanmakta olan laktik asidoz hastalarında ilaç kullanımı hemen kesilmeli ve genel destek tedavisine başlanmalıdır. Metformin hidroklorür diyalizle uzaklaştırılabildiğinden (iyi hemodinamik şartlar altında 170 mL/dakika'lık bir klirens), asidozu düzeltmek ve biriken metformini uzaklaştırmak için hemen hemodiyaliz yapılması önerilmektedir. Bu genellikle semptomların ani gerilemesini ve iyileşmeyi sağlar.
Böbreklerden itrah edildiğinden, böbrek fonksiyonlarının azaldığı hastalarda dikkatli kullanılmalıdır. Tüm diyabetiklerde böbrek fonksiyonları düzenli olarak kontrol edilmelidir. Dehidratasyona neden olabilecek durumlarda, ciddi infeksiyon, travma veya ameliyat durumunda kullanılmamalıdır.

İVP veya İV anjiyo gibi radyolojik çalışmalardan 2-3 gün önce Glifor 1000 mg Film Tablet tedavisine son verilmeli, daha sonra böbrek fonksiyonları kontrol edilerek tekrar kullanıma başlanmalıdır.

Sürekli Glifor 1000mg Film Tablet kullanan hastalarda vitamin B12 seviyeleri her yıl kontrol edilmelidir. Metformin kullanımına bağlı B 12 eksikliği, ilacın bırakılması veya B12 takviyesi ile hızla düzelir.

Sülfonilüre grubu ajanla kombine tedavide hipoglisemi riski nedeni ile kan glukozu düzenli bir şekilde izlenmelidir.

Glifor 1000 mg Film Tablet insülin ile birlikte kullanılacaksa, bu iki ilacın hangi dozda kullanılacağı hastane şartlarında tespit edilmelidir.

Gebelik ve laktasyonda kullanımı:
Gebelikte kullanımı Bkategorisindedir. Metforminin gebelikte ve laktasyonda güvenli kullanımı ile ilgili yeterli çalışma yoktur. Bu gibi durumlarda yarar ve zarar riski hesaplanarak kullanılmalıdır.

Araç ve diğer makineleri kullanma yeteneğine etkileri:
Metforminin araç ve diğer makineleri kullanma yeteneği üzerine bilinen bir etkisi yoktur.
Yan etkiler/Advers etkiler:
Glifor 1000 mg Film Tablet genellikle iyi tolere edilir. Ancak bazen gastrointestinal sisteme ait hafif şikayetlere yol açabilir. En sık görülen istenmeyen etkiler, diyare, bulantı, kusma, gaz, iskelet ve kaslarda güçsüzlük, kas ağrısı, hazımsızlık, karında şişkinlik, dışkıda değişiklik, kabızlık, başağrısı, sersemlik, ateş basması, çarpıntı, nefes darlığı, deride döküntü, B12 vitamini seviyelerinde düşme, kan şekerinde düşme, tat almada bozukluk, epigastrik ağrı ve iştahsızlıktır. Tedavinin başlangıcında izlenen gastrointestinal semptomlar doza bağımlı olarak oluşabildiğinden, metformin dozunun yavaş yavaş artırılması ve/veya yemeklerle beraber alınması ile istenmeyen etkiler en aza indirilebilir. Başağrısı ve ağızda metalik tat geçici özelliktedir. Eğer diyare Glifor tedavisinden birkaç ay sonra ortaya çıkarsa laktik asidoz açısından dikkatli olunmalıdır (bakınız Uyarılar/Önlemler)


GLİFOR  İLACI NASIL KULLANILIR,  GLİFOR  İLACI KULLANMA DOZU,
Dozaj, tolerans göz önüne alınarak kişiye göre ayarlanmalı, ancak maksimum günlük dozlar aşılmamalıdır.

Metformin tedavisi bölünmüş dozlar halinde, yemeklerle beraber ve gastrointestinal yan etkileri en aza indirmek ve kişinin ihtiyacı olan en düşük dozu bulabilmek için yavaş yavaş artırılarak verilmelidir.

Doktor tarafından başka şekilde önerilmemiş ise; metformin için başlangıç dozu yemeklerle beraber günde iki veya üç kere 500 mg (½ Glifor 1000 mg Film Tablet) veya bir kere 850 mg'dır (1 Glifor 850 mg Film Tablet).

Pozoloji, 10 ila 15 gün içinde hastadan elde edilen glisemi sonuçlarına göre ayarlanır. İhtiyaç halinde dozaj haftada 500 mg veya iki haftada 850 mg olarak artırılabilir.

İki kere 500 mg metformin kullanımı yerine Glifor 1000 mg Film Tablet kullanılabilir.

Glifor 1000 mg Film Tablet için önerilen günlük en yüksek doz 3 gramdır.

Klorpropamid dışındaki standart oral yolla kullanılan hipoglisemik ajanlardan metformine geçilmek istenildiğinde tedaviye ara vermek gerekmez.

Film tabletlerin yemeklerden sonra çiğnenmeden az miktarda sıvı ile alınması gerekir. Çocuklarda ve böbrek fonksiyonları azalmış yaşlılarda kullanımı önerilmez.

Karaciğer hastalığı laktik asidoz gelişimi riski yaratacağından metformin tedavisinden kaçınılmalıdır.

Böbrek fonksiyon bozukluklarında serum kreatinin düzeyi erkeklerde 1.5 mg/dl veya kadınlarda 1.4 mg/dl üzerindeyse veya kreatinin klirensi 60ml/dk altındaysa metformin kullanılmamalıdır.

Pediatrik kullanım:
17 yaşın altında kullanımı önerilmemektedir.

Doz Aşımı ve Tedavisi
Glifor 1000 mg Film Tablet tek başına kullanıldığında, oral yolla kullanılan antidiyabetiklerin aşırı dozlarında görülebilen hipoglisemi görülmez. Ancak sülfonilüre veya insülinle kombinasyonunda veya alkol ile alındığında hipoglisemi ortaya çıkabilir. Aşırı dozlarda, özellikle birikme olduğu durumlarda, laktik asidoz ihtimali dikkate alınmalıdır. Bunun belirtileri bulantı, diyare, abdominal ağrı ve dispne olarak görülür. Bu durumda yapılacak tedavi, özellikle sıvı kaybı ve metabolik bozuklukları düzeltici yönde olmalıdır.
Doz aşımında hemodiyaliz faydalı olabilir.


CİPRO ilacı ne işe yarar, CİPRO ilacı hangi hastalığa iyi geliyor, CİPRO nedir, CİPRO kullanımı faydaları. CİPRO faydaları


 CİPRO  ilacı ne işe yarar,  CİPRO  ilacı hangi hastalığa iyi geliyor,  CİPRO  nedir,  CİPRO  kullanımı faydaları.
CİPRO  faydaları,

CİPRO  ilacı ne işe yarar.,  CİPRO  yan etkileri , CİPRO  nedir, CİPRO  zararları , CİPRO  ilacı kullanımı,

Siprofloksasin duyarlı patojenlerin hasıl ettiği deri ve yumuşak doku, solunum yolları, kemik ve eklem, gastrointestinal ve genitoüriner sistem, cerrahi ve jeneralize enfeksiyonların
tedavisinde endikedir.

Solunum Yolları: Orta kulak iltihabı, sinüzit, farenjit, tonsillit, bronşit, pnömoni, bronkopnömoni, kistik fibroz'un akut hecmelerinde.
İdrar Yolları: Sistit, piyelit, piyelonefrit, prostatit, seminal vezikülit,gonore, üretrit.
İntraabdominal: Kolesistit, peritonit, kolanjit, apendisit, perfore yara ve fistüller, intraabdominal abse.
Gastrointestinal: Enterit, enterokolit, gezginlerin sürgünü.
Deri ve Yumuşak Doku: Dermatit, yara enfeksiyonları, lenfanjit, abse, flegmon (selülit).
Pelvis Enfeksiyonları: Pelviperitonit, salpenjit, endometrit, vulvovajinit.
Kemik ve Eklem: Osteomiyelit, septik artrit.
Jeneralize: Septisemi ve bakteriyemi.

 CİPRO  ilacı uyarıları,,  CİPRO  ilacı hakkında alınması gereken tedbirler

1)      Siprofloksasin başlıca böbreklerle itrah edildiğinden böbrek fonksiyonları ileri derecede bozuk veya diyalizdeki hastalarda dozaj 1/3-1/2 oranında azaltılmalıdır. Mümkünse konsantrasyon eğrisi belirlenmelidir. 
2) Siprofloksasin hastaların reaksiyon kapasitesini değiştirebilir ve alkol bu etkiyi arttırır. Hareketli makineleri kullananlar bu konuda uyarılmalıdır. 
3) Siprofloksasinden sonra süperenfeksiyonlar görülebilir. Özellikle enterokolitlilerin dışkı kültürü ve hassasiyet testi yapılmalıdır. Antidiyareik kullanılmamalıdır. 
4) Geriatrik hastalarda böbrek fonksiyonu azaldığından dikkatle kullanılmalı, doz ayarlamasına gidilmelidir. 
5) Karaciğer fonksiyonları bozuksa dikkatle kullanılmalı, gerekirse doz yeniden düzenlenmelidir. Uzun süreli tedavilerde diğer potent ilaçlarda olduğu gibi renal, hepatik, hemopoietik gibi sistemlerin periyodik kontrolleri yapılmalıdır. Kinolon grubu ilaçlar kullanılırken doğrudan güneş ışığına maruz kalınması halinde fototoksisite gözlenmiştir. Bu nedenle aşırı güneş ışığından uzak durmalı ve fototoksisite görülürse tedavi kesilmelidir. 
6) Antasidler Siprofloksasin'in biyoyararlılığını azaltır. Ancak absorpsiyon hızını değiştirmez. Siprofloksasin ile antasidlerin alımı en az 2 saat aralıklı olmalıdır. Teofilin'in etkisini güçlendirebilir. 
7) Siprofloksasin ile konvülsiyonlar bildirilmiştir. Kinolonlar santral sinir sistemi stimülasyonuna neden olarak titreme, huzursuzluk, sersemlik, hallüsinasyon, konfüzyon gibi yan etkilere yol açabilir. Serebral ateroskleroz ve epilepside bu nedenle dikkatli kullanılmalıdır. 
8) Kristalüri riski nedeniyle idrarı aşırı alkalilendirmemeli, yeterli miktarda sıvı alımına dikkat edilmelidir. 
9) Bütün antibiyotiklerde olduğu gibi psödomembranöz enterokolit görülebilir. Bu olguların çoğu ilacın kesilmesiyle iyileşirse de intravenöz su, elektrolitler veya oral vankomisin gerekebilir. 
10) Gebelikte kullanım: Siprofloksasin hamile kadınlarda kullanılmamalıdır (Gebelik kategorisi C'dir.) 
11) Laktasyonda kullanım: Siprofloksasin anne sütüne geçer. Emzirilen bebeklerde potansiyel olarak ciddi yan etkiler söz konusu olduğundan ya emzirmeye ya Siprofloksasin 
tedavisine son verilmelidir. 
12) Kinolonlarla tedavi edilen hastalarda bazen ilk dozun peşisıra ciddi ve bazen anaflaktik reaksiyonlar bildirilmiştir. Bu durumda tedavi kesilmeli ve önlem alınmalıdır.
Siprofloksasin iyi tolere edilen bir ilaçtır. Aşağıda belirtilen yan etkilerin bir kısmı ilaca bağlı olabilir; Bunlar:
Sindirim Sistemi: Bulantı, kusma, ishal, karın ağrısı, dispepsi, anoreksi, meteorismus, iştahsızlık.
Merkezi Sinir Sistemi: Baş dönmesi, baş ağrısı, anksiyete, ajitasyon, yorgunluk, migren, çiftgörme. Çocuklarda selim intrakranial hipertansiyon.
Dolaşım Sistemi: Vazodilatasyon, taşikardi, hipertansiyon.
Alerji: Eritem, kaşıntı, ödem.
Diğerleri: Eklem ağrıları, halsizlik, tendinit, hafif fotosensitivite, böbrek fonksiyonlarında geçici azalma veya yetersizlik, tinnitus, özellikle yüksek frekanslarda geçici işitme azalması, hepatik nekroz. Ancak bu belirtiler çok nadir olarak görülebilir.
Glukoz-6 fosfat dehidrogenaz (G-6-P.D) eksikliği olanlarda hemolitik anemi görülebilir.
Serum enzim ve biyokimyasında değişmeler geçici ve geri dönüşümlüdür. Transaminaz
(SGOT-SGPT) kreatinin, BUN, bilirubin, kolesterol ve trigliserid yükselmesi, eosinofili, hematüri, trombosit artışı, monositoz bildirilmiştir.


CİPRO  İLACI NASIL KULLANILIR,  CİPRO  İLACI KULLANMA DOZU,
Hafif ve orta şiddette üriner enfeksiyonlarda yetişkin için önerilen doz 12 saat ara ile 250mg'dır, şiddetli ve komplike enfeksiyonlarda ise 12 saat arayla 500 mg yeterlidir.
Aynı şekilde solunum yolları, deri, kemik ve eklemlerin şiddetli enfeksiyonlarında 12 saat aralıkla 500 mg verilir. Daha şiddetli komplike enfeksiyonlarda günde 2 defa 750 mg verilir.
Dozun tanımı enfeksiyonun şiddeti, hastanın böbrek ve karaciğer fonksiyonları, hastalık sebebi mikroorganizmanın duyarlılığı dikkate alınarak yapılır. Septisemi, apse, pnömoni, endokardit ve osteomiyelit gibi jeneralize ve ağır enfeksiyonlarda 12 saatte bir defa 750mg
Siprofloksasin önerilir. Gonore'de 250 mg tek doz verilir.
Klinik ve bakteriyolojik iyileşme görüldükten sonra tedaviye 2-3 gün daha devam edilmelidir. Streptokoksik boğaz enfeksiyonlarında tedavi en az 10 gün olmalıdır.

Renal Yetmezliği Olan Hastalarda:
Renal yetmezliği olan hastalarda dozaj aşağıda verilen tabloya göre ayarlanmalıdır.

Kreatinin Klerensi (ml/dk) Doz
> 50 - Normal dozaj uygulanır
30-50 - 250-500 mg, 12 saatte bir
5-29 - 250-500 mg, 18 saatte bir
Hemodiyaliz ya da periton diyalizine tabi olan hastalar - 250-500 mg, 24 saatte bir(Her diyalizden sonra)

Aşağıdaki doz şeması yol gösterici olabilir:
Üriner
a) Akut - 100mg - 3 gün
b) Hafif / Orta - 250mg - 7 ile 14 gün
c) Şiddetli/ Komplike - 500mg - 7 ile 14 gün

Solunum yolu
a) Orta/Hafif - 500 mg - 7 ile 14 gün

Deri ve Diğer Yapıları
a) Şiddetli-Komplike 750 mg 7-14 Gün

Kemik-Eklem
a) Hafif/Orta 500 mg 4-6 Hafta
b) Şiddetli-Komplike 750 mg 4-6 Hafta

Enfeksiyöz sürgün
Hafif/Orta/Şiddetli 500 mg 5-7 Gün

Üretal-Servikal Gonokok
Non-komplike 250 mg Tek Doz 1 Gün

DOZ AŞIMI ve TEDBİRLERİ:
Bugüne kadar siprofloksasin ile zehirlenme vakası bildirilmemiştir. Aşırı doz alımında mide yıkanır ve arkasından aktif kömür bulamacı verilir. Tedavisi semptomatik ve destekleyicidir. Siprofloksasinin özel antidotu yoktur. Hemodiyaliz veya peritoneal dializle kandaki siprofloksasinin ancak % 10'u temizlenebilir.

Siprofloksasin ağız yoluyla iyi absorbe olur ve 1.5 saatte maksimal konsantrasyonlara erişir. İlacın çoğu böbreklerle atılır. Oral dozun % 55'i ve intravenöz dozun % 75'i idrarla çıkar. Bunun da çoğu ilk 24 saatte elimine edilir. Renal eliminasyon glomerüler filtrasyon ve tübüler sekresyon yolu iledir.
Siprofloksasin'in % 80'i değişikliğe uğramadan atılır. Bütün vücut sıvı ve dokularına terapötik konsantrasyonlarda nüfuz eder. Vücutta birikme olmaz. Siprofloksasin'in hücre içine nüfuzu Brucella melitensis, Legionella spp., Chlamydia trachomatis ve Mycoplasma hominis gibi
intrasellüler patojenlerin sebep olduğu enfeksiyonların tedavisinde önem taşır.


15 Haziran 2016 Çarşamba

çene kırılması yada çenenin çatlaması nedir. çenede meydana gelen çatlama ve başımdan geçenler.

ÇENE ÇATLAĞI AMELİYATINDA BAŞIMDAN GEÇENLER.

Çene kırılması yada çatlaması genellikle trafik kazasıyla meydana gelen bir olaydır.
Ancak benim çenem kırılmadı çatlamıştı. çenemin çatlama sebebi de çeneme yumruk yemiştim.

Arkadaşlar çenenizde çatlama olduğu taktirde dişlerinizi sıkmakta çok zorlanırsınız. özellikle bir şey yemek istediğinizde çeneniz kırık olduğu için yada çatlak olduğu için çenenin kapanması yiyecekler üzerine baskı yapması oldukça zor oluyor.

Çenemin çatladığını diş doktoruna gittiğimde öğrendim. Çene röntgeni çektirmemi söyledi. Bunun üzerine çene çatlağım oldu anlaşıldı. Acilen ameliyat olmam gerektiğini dile getiren doktor. Beni daha büyük bir hastaneye sevk etti. Gittiğim hastane çenemin aldığım darbenin etkisiyle yerinden kaydığını söyledi ve biraz uğraştıktan sonra çene kemiğimin düzeldiğini hissettim.

Çenemde çatlak olduğu için çeneme platin takılacağı söylendi. Bunun üzerine çene ameliyatına girdim. Lokal anesteziyle yapılan çene çatlağı ameliyatında neler olup bittiğini görebiliyordum. Fazla korkulacak bir şey olmamakla birlikte ortalama 1 saat süren bir operasyon. Ameliyat sırasında hiçbir şey hissetmiyorsunuz. ama yapılanları görmek biraz korkutuyor. Çenenize platin takıldıktan sonra dikiş atılıp kapatılıyor. Kesinlikle korkmayın yüzünüzde dikiş izi filan olmuyor çünkü ameliyat ağzın içinden yapılıyor.

Ameliyat olduktan sonra bir kaç hafta sıvı besinlerle besleniyorsunuz. Çene çatlağı ameliyatından sonra biraz daha dikkatli olmanızda yarar var çenenize darbe almamaya çalışın. Doktorun tavsiyesine göre ameliyat esnasında takılan protez beş yıl sonra belki tekrar çıkartılabiliyor vücudunuza zarar vermemesi açısından ancak doktor benim çenem deki protezi çıkartmasakta olur dedi. Bende bir daha kontrole dahi gitmedim.

Çene Ameliyatında yapmamanız gerekenler;
 sizlere yukarıda  sıraladım lütfen dikkatli olun. Sert besinler yemeyin mümkün olduğunca sıvıyla beslenin birkaç hafta daha sonra çeneniz kendine gelecektir.

Çene Çatlağı veya kırığı ameliyatından korkmayın hiçbir ağrı sızı hissetmiyorsunuz içiniz rahat olsun.

Geçmiş olsun dileklerimle....



5 Haziran 2016 Pazar

Ramazan ayında sigara bırakmanın en etkili yöntemi nedir? Ramazanda sigarayla başetme yöntemi nedir? Oruçluyken sigara bırakmak için neler yapmalıyım


Ramazanda sigara bırakmayı isteyen arkadaşlar için çözüm yollarını sizler için derledik ve paylaştık. Ramazan ayında sigara bırakmanın en etkili yöntemi nedir? Ramazanda sigarayla başetme yöntemi nedir? Oruçluyken sigara bırakmak için neler yapmalıyım sorularını sizler için paylaştık.



Ramazan ayının gelmesini fırsat bilerek sigarayı bırakmakisteyenlere, iftarda sebze yemeği yemeleri, özellikle nikotin bakımından zengin olan patlıcan ve marulu tüketmeleri öneriliyor.

Sigarayla Savaşanlar Vakfı'na kayyum olarak atanan Necmettin Güngör, oruç tutan sigara tiryakisinin zaten 14 saat sigara içmediğini, bunu devam ettirmesinin de zor olmadığını belirtti.
Ramazan boyunca kişinin açlığa alıştığı gibi sigarasızlığa daalışabileceğini vurgulayan Güngör, "Bunu devam ettirmek çok zor değil. Bazı pratik kurallara uyarak, bu alışkanlıktan kolayca vazgeçilebilir" dedi.
Güngör, iftar menüsünde değişikliklerle sigarayı bırakmanın kolaylaşacağını vurguladı:
"Ramazan ayında sigarayı bırakmak isteyenlerin, iftarda et yerine sebze yemeğini tercih etmeleri daha doğru olacaktır. Sebze yemek, kişinin sigara isteğini azaltacaktır. Ramazanda evden özellikle nikotin bakımından zengin olan patlıcan ve marul eksik edilmemeli, iftarda bu yiyecekler tercih edilmelidir.
Yine yemeğin ardından yenilebilecek siyah kuru üzüm de nikotin ihtiyacını karşılayacak güçtedir."
Yemeğin ardından sigarayı çağrıştırabilecek çay, kahve gibi içeceklerin içilmemesi gerektiğini belirten Necmettin Güngör, bunun yerine bitki çayları ve meyve sularının tercih edilmesini önerdi.
İftarın ardından kişinin küçük pet şişedeki suyunu yanından ayırmaması gerektiğini, sigara içmek istediğinde azar azar suyunu yudumlamasının bu isteğini gidereceğini vurgulayan Güngör, iftardan sonra sıkıntı ve sigara içme isteği belirdiğinde, bulunulan mekanın ve meşgalenin değiştirilmesinin de büyük yararı olacağını belirtti.
Güngör, "Örneğin evinde televizyon seyrederken canı sigara içmek istediyse balkona çıkmalı ya da kitap, gazete okumalıdır" dedi.
Güngör, sigarayı bırakma sürecinde sigara içen kişilerden ve içilen yerlerden uzak durmanın da yararlı olacağına değindi.

OMÜ Şehir Sağlık Polikliniği'nde oluşturulan Aile Hekimliği ve Sigara Bıraktırma Polikliniği'nde sigarayı bırakmak isteyen vatandaşlara yönelik çalışmalar sürdürülüyor. Sigaranın verdiği zararlardan kurtulmak isteyen vatandaşlar uzman desteği alırken, Ramazan'da uzun süre oruçlu olunduğu için sigara bırakılıp bırakılmayacağı konusu bilimsel olarak değerlendiriliyor. Sigarayı bırakma yöntemleri hakkında bilgi veren OMÜ Tıp Fakültesi Aile Hekimliği Ana Bilim Dalı Öğretim Üyesi, Aile Hekimliği ve Sigarayı Bırakma Polikliniği hekimlerinden Yrd. Doç. Dr. Mustafa Ünal, bütün tiryakilerin, "Ben Ramazan'da sigarayı bırakacağım" yaklaşımı sergilediğini, fakat çok az insanını sigarayı bırakmakta başarılı olduğunu kaydetti.
Ramazan'da doğru yöntemler uygulanarak sigaranın bırakılmasının mümkün olduğunu ifade eden Yrd. Doç. Dr. Mustafa Ünal, "Ramazan'da insan '16-17 saat sigara içmeyeceğim öyleyse bırakacağım' der. Gerçekten öyle mi oluyor. Başarı oranının çok düşüktür. Ramazan'da sigarayı insanlar neden bırakamaz. Uzun süre yemek ve su içmediği zaman ertesi gün iftarda yemek masasına saldırılıyor. Bu bağımlı olduğun bir madde içinde geçerlidir. Eğer siz bütün gün sigara içmediyseniz, sigara bağımlısı iseniz aynı şey olur.
Aslında, kimyasal olarak vücudumuz öyle programlanmış ki, sigaranın size verdiği hazın devam etmesi için sigara vücutta bir saadet zinciri kurmuştur. Her yarım saatte bir yakmanız lazım. Uzun aradan sonra sigaraya iftarda saldırıyorsunuz. Ne oluyor? Sigarayı bırakma için aldığınız karara rağmen içiyorsunuz, bu sefer 'Ya ben hiç bir işe yaramam yine bir karar aldım uygulayamadım' deyip psikolojik olarak çöküyorsunuz. Biz buna psikolojide öğrenilmiş çaresizlik diyoruz. Bu işi yapamıyorum, beceremiyorum yenilgiyi kabul etmektir. Yenilgiyi kabul ederek ise mücadeleyi bırakıyorsunuz. Ramazan'ın böyle ters etkisi de olabilir" dedi.

RAMAZANDA SİGARA NASIL BIRAKILIR?
Nikotin saadet zincirini kırmak için nikotinin açlığının giderilmesi gerektiğini belirten Yrd. Doç. Dr. Mustafa Ünal, nikotinin bağımlılığının tek bir bağımlılık olmadığını, psikolojik ve fizyolojik alışkanlıkları olduğunu kaydetti. "Psikolojik ve fizyolojik bağımlığı önleyebilirsek, sigarayı bırakabiliriz" diyen Yrd. Doç. Dr. Ünal, "Sigara ile insan iradisi daha kolay mücadele edilebilir. Formül şu: İnsan önce 'sigarayı bırakacağım' diye karar almalı. Bu mümkün olduğunca çok insanla paylaşmalıdır.
Eczaneden nikotin bandı satın alınmalıdır. Günde 21 miligram nikotin veren 3 numara bandı ve 2 mili gramlık nikotin sakızı alınmasını tavsiye ediyoruz. Bunları kullanırken dikkat etmemiz gerekenler var. Nikotin sakızı adı sakız ama kendi sakız değil. Dilaltı hapı gibi kullanılmalıdır. 8-10 defa ağızda çiğneyecek keskin bir ilaç tadı duyduğunda yanağına yapıştırılmalıdır. Yanakta yarım saat bırakılıp sonra çöpe atılmalıdır. Nikotin bandını da her sabah omzuna yapıştırıp, her sabahta değiştirmeliyiz" şeklinde konuştu.
Oruç tutanlar için Ramazan ayına göre entegre çalışma yapılacağını ifade eden Ünal, açıklamasını şöyle sürdürdü: "Genel bırakmada olduğu gibi sigara bırakma günü belirleyelim, herkesle bunu paylaşalım. Sigarayı bırakmaya karar verdiğimizin günün sahurunda son sigara içilsin bir tane bant omzuna yapıştırılsın. Bant diğer sahura kadar orada dursun. İftar zamanı geldiğinde dengeli ve az bir yiyecek yenmelidir. İki bardak su, bir-iki bardak ayran üç-beş tane hurma her türlü gıda ihtiyacımızı karşılar. Daha sonra ağzımızı çalkalayıp bir tane nikotin sakızı alınmalıdır. Çiğnenmeli yanağına yapıştırılıp yarım saat sonra atılmalı. Kan nikotine doymuş olacaktır. Birey daha sonra yemeğini rahatlıkla yiyebilir. Mide ise çok şişirilmemelidir. Sigara ve mide arasında bir bağ vardır. Mide ne kadar çok doyarsa sigarayı insanın canı hemen ister. Böyle alışmışız ve vücudumuzdaki kimyasal dengeleri böyle kurmuşuz. Yani bir insan her gün aynı saatte bir işi yapmaya alışırsa, yapmazsa değişiklik hisseder. Bu şekilde sigarayı çok fazla zorlanmadan bırakabiliriz. Nikotin sakızı kullanma sınırımız yok. Bu şekilde 1.5 ay devam edilecektir. Nikotin bandının miligramını düşüreceğiz 2 numara yapacağız. İki hafta sonra 1 numaraya düşüreceğiz. Böylece tamamen bırakmış olacağız. İnsan isterse Ramazan'ı fırsata çevirebilir. Sigarayla mücadele ömür boyu sürmesi gereken mücadeledir."
Sigarayı bırakmada Diyanet İşleri Başkanlığı'ndan da destek beklediklerini belirten Ünal, sigaranın insan sağlığına verdiği zarar doğrultusunda büyük desteklerinin olacağını, çünkü toplumun büyük kesiminin dinen uygun görülmeyenleri yapmama gibi bir gayreti olduğunu da hatırlattı.




Yrd. Doç. Dr. Mustafa Ünal, Ramazan'da doğru yöntemlerle sigara bırakmanın mümkün olduğunu, bilinçsizce yapılan sigara bırakma denemelerinin ise olumsuz sonuçlar ortaya çıkardığını söyledi.


Not: Alıntıdır.
http://www.haber5.com/guncel/ramazanda-sigara-nasil-birakilir
https://www.turkcebilgi.org/saglik/sigara/ramazanda-sigara-nasil-birakilir-39685.html

Anestol krem ilacı ne işe yarar., Anestol krem yan etkileri , Anestol krem nedir, Anestol krem zararları , Anestol krem ilacı kullanımı,

Anestol krem ilacı ne işe yarar.,  Anestol krem yan etkileri , Anestol krem nedir, Anestol krem zararları , Anestol krem ilacı kullanımı,

Anestol krem ilacı ne işe yarar,  Anestol krem ilacı hangi hastalığa iyi geliyor,  Anestol krem nedir,  Anestol krem kullanımı faydaları.
Anestol krem faydaları,

-Deri ve mukozanın yüzeysel yanıkları,
Çeşitli nedenlere bağlı kaşıntılar,
Meme ucu, anüs, dudak çatlakları ve ağrıları,
Endotrakeal entubasyon uygulamasında anestezik lubrikan olarak kullanılır.

Anestol krem ilacı uyarıları,,  Anestol krem ilacı hakkında alınması gereken tedbirler
Kadınlarda fetus üzerine etkisi bilinmediğinden özellikle gebeliğin erken dönemlerinde dikkat edilmelidir. 

Lidokain etkinlik ve güvenilirliği uygun dozla ilgilidir. Mümkün olduğu kadar küçük dozlar uygulanmalıdır. Yaşlı hastalarda çocuklarda ve açık yara uygulamasında bu hususa dikkat edilmelidir. 

Gebelik ve Laktasyonda kullanımıParenteral lidokainin hamilelik sırasında güvenli kullanımı tesbit edilmemiştir. İlaç hamilelik sırasında çok gerekli ise kullanılmalıdır. Lidokain süte geçtiğinden dolayı emziren kadınlarda dikkatli kullanılmalıdır.

http://www.ilacprospektusu.com/ilac/419/anestol-yuzde-5-30-gr-pomad


%5 lidokain pomadı ile sistemik yan etkiler son derece enderdir. Ancak yüksek miktarda ve yaygın uygulamalarda hızlı absorpsiyona bağlı yan reaksiyonlar olabileceği gibi aşırı duyarlılık, id iosenkrazi ve tolerans azalması gibi reaksiyonlar oluşturabilir. Bu reaksiyonlar arasında sinirlilik, baş dönmesi, görme bozuklukları, tremor, konvülsiyonlar sayılabilir.

Anestol krem İLACI NASIL KULLANILIR,  Anestol krem İLACI KULLANMA DOZU,
Doktor tarafından başka bir şekilde önerilmediği takdirde hasta bölgeye uygun bir miktar iyice yedirilerek sürülür.Gerektiğinde birkaç defa kullanılabilir.

alıntıdır

http://www.ilacprospektusu.com/ilac/419/anestol-yuzde-5-30-gr-pomad