Bu Sitede Ara

29 Kasım 2009 Pazar

SAĞLIK SÖZLÜĞÜ ''P'' HARFİYLE BAŞLAYAN TÜM HASTALIKLAR

PAKİMENENJİT: Beynin en dış zarının (dura mater) iltihabıdır.

PANDEMİ: Salgın bir hastalığın kıta düzeyinde çok geniş bir alana yayılmasına verilen isimdir.

PALİLALİ: Psikolojik bir bozukluk olup, aynı cümle veya kelimenin bir çok defa tekrarlanmasıdır.

PALYATİF: Hafifletici.

PALPASYON: Elle dokunularak yapılan muayene.

PALPİTASYON: Kalp çarpıntısı.

PALSY: Felç, inme.

PAN: Bütün.

PANARİS: Tırnak yatağı iltihabı, dolama.

PANARTERİT: Bütün arterleri kapsayan iltihabi durum.

PANKARDİT: Kalbin bütün zarlarının iltihabı.

PANKREAS: Karın boşluğunun üst tarafında ve bel omurlarının ön kısmında yerleşik bir organdır.Salgılarıyla sindirm fonksiyonuna yardımcı olur ve kan şekerini düzenler.

PANKREATİT: Pankreas iltihabıdır.

PANOFTALMİ: Gözün bütün tabakalarının iltihabı.

PANSİNÜZİT: Bütün yüz sinüslerinin iltihabı.

PAPİLLOM: Meme başı gibi çıkıntılar yapan iyi huylu tümörler.

PAPİLLOKARSİNOM: Kötü huylu papillom.

PAPAVERİN: Opiumdan elde edilen, düz kasların spazmını çözücüetkiye sahip bir alkaloid.

PAPİLLİT: Görme sinirinin retinaya girdiği yerin(optik papilla)ödemli iltihabı.

PAPÜL: Ciltteki, sınırları belirgin, kabarık, 1 cm'den küçük çaplı lezyonlardır. Resim - Papül

PARA: Yanında, yan. Örn. (Para-aortik aortun yanında)

PARAKARDİAK: Kalbin yanında, kalbe komşu.

PARALİTİK: Felç olan, felçli kişi.

PARALİZİ: Felç.

PARAMEDİAN: Orta hattın yanında, orta hatta yakın.

PARAMEDİKAL: Bir dereceye kadar tıpla ilgili, hekimliği kısmen ilgilendiren.

PARANAZAL: Burun boşluğunun yanında, buruna komşu.

PARANKİM: Bir organ yada bezin görev gören dokusudur. Örneğin, karaciğer parankimi denildiği zaman, karaciğerin bütünü anlaşılır.

PARAOZEFAGEAL: Özefagusun ( yemek borusu ) yanında yer alan.

PARAPLEJİ: Belden aşağı her, iki bacağın tutmaması, felç hali.

PARAPAREZİ: Belden aşağı her iki bacağın kısmi felci, örn. hareket olup, yardımsız yürüyecek kadar güç olmaması.

PARATİROİD: Tiroid bezi arkasında bulunan dört adet küçük beze verilen isim.

PARATİROİDEKTOMİ: Paratiroidlerin ameliyatla çıkartılması.

PARATRAKEAL: Nefes borusunun yanında yer alan.

PARAVERTEBRAL: Omurganın ( Vertebral Kolon ) yanında yer alan.

PARAZİTEMİ: Kanda parazit bulunması.

PARAZİT: Asalak.

PARASENTEZ: İçinde su veya cerahat toplanmış bir vücut boşluğundaki sıvıyı çıkarmak için yapılan delme ameliyatı.

PARENKİM: Organın kendine özel doku yapısı.

PARENTERAL: İlaç veya serumların ağız yolu ile değil damar yolu, adele içi gibi yollarla verilmesi.

PARESTEZİ: Uyuşma, karıncalanma veya yanma hissi gibi duyusal bozukluklar.

PARİETAL KEMİK: Kafatasının her iki yan tarafındaki kemiklere verilen isim.

PAROKSİSMAL: Ani ve geçici krizler halinde gelen.

PARSİYEL: Bütününü kapsamayan, tam olmayan, kısmi.

PARTİKÜL: Parçacık, zerre.

PARTUS: Doğum.

PAROTİS BEZİ: Kulak altı tükrük bezi.

PAROTİTİS: Kabakulak.

PATELLA: Diz kapağı kemiği.

PATOJEN: Hastalık yapan madde veya mikroorganizmalar.

PATOGENEZ: Hastalığın esas ve gelişimi.

PATOGNOMONİK: Bir hastalık için çok özel belirti, bu varsa mutlaka o hastalık akla gelmelidir gibi.

PATOLOJİK: Normal olmayan, hastalıklı.

PATOLOG: Hastalık nedeni ile dokularda meydana gelen değişimleri inceleyen bilimle uğraşan kişi.

PEDİATRİ: Çocuk hastalıkları ile uğraşan tıp dalı.

PEDİATRİST: Çocuk hastalıkları uzmanı.

PELVİS: Leğen kemiği.

PENİS: Erkek cinsel organı.

PERİTON: Karın içi organları çepeçevre saran, karın boşluğunun iç yüzünü örten zardır.

PERİTONİT: Peritonun iltihabıdır.

PERORAL: Ağız yolu ile.

PETEŞİ: Ciltte nokta biçiminde kanamalar. (Damar dışına kan çıkması)

PHENOTYPE: Kişinin kalıtsal yapısının dışa akseden görünümü, aynı tür fertlerini belirleyen, gözle görülebilen özelliklerin tümü.

PITRIASIS: Daha çok gövdede ve uzuvların gövdeye yakın yerlerinde yerleşen, bazan kepeklenme gösteren bir cilt hastalığıdır. Çeşitli türleri vardır, bunlardan PITRIASIS VERSICOLOR'da deniz mevsimlerinde hasta olan bölge güneş ışını almadığı için daha belirgin hale gelir.

PLAK: Plak, dermatologlar için açık bir anlamı olan ancak başkaları tarafından genellikle anlaşılmayan bir terimdir. Yüksekliğine oranla kapladığı alan geniştir ve keskin bir kenarı vardır. Plaklar en sık sedef hastalığında (psöriasis) görülür. Bkz. Resim - Plak

PLEVRA: Akciğerleri ve göğüs kafesinin iç yüzünü örten zar.

PLEVRAL: Plevraya ait.

PLÖREZİ: Plevra iltihabı. Akciğerin üzerini örten plevra ile göğüs duvarını örten iki plevra yaprağı arasında sıvı birikmesi.

PLÖRİT: Plevranın, sıvı birikmeksizin kuru iltihabı.

POLİKİSTİK: Bazı organlarda çok sayıda içi sıvı ile dolu oluşumlara verilen addır. Polikistik böbrek, polikistik meme gibi.

POLİP: Organların ve vücut boşluklarının iç yüzünü kapsayan mukoza adı verilen tabakadan menşeini almış, saplı iyi huylu küçük ur.

POSTERİOR LONGİTİDUNAL LİGAMENT: Omurgaların, omurilik kanalına bakan yüzünü saran bağ dokusuna verilen ad. Bu bağ dokusunun omurgaların ön yüzünde olanına da anterior longitidunal ligament adı verilir.

POSTERO-LATERAL: Arka - yan.

PROSTAT: Erkeklerde mesanenin altında ve idar yolunun başlangıcında bulunan genital sisteme ait bir bez.

PROSTATİT: Prostat iltihabı.

PSORIASIS: Halk arasında sedef hastalığı olarak bilinir. Sık rastlanan, özellikle diz ve dirseklerde ve vücudun diğer bölgelerinde rastlanan simetrik, kırmızı, kabuklanma ve pullanma gösteren bir cilt hastalığıdır. Sebebi bilinmemektedir. Bkz Resim

PULMONER: Akciğer veya akciğerlerle ilgili.

PULMONER ARTER: Akciğerin büyük besleyici arteri.

PÜSTÜL: Ciltte, içerisinde cerahat bulunan kabarık lezyonlardır.

26 Kasım 2009 Perşembe

SAĞLIK SÖZLÜĞÜ ''R'' HARFİYLE BAŞLAYAN TÜM HASTALIKLAR

RABİES: Kuduz.

RADİUS: Ön kolun dış tarafında (baş parmak tarafında) bulunan kemiktir.

RADİKAL: Sebebe yönelik, köklü.

RADİKÜL: İnce dal, küçük kök.

RADİKÜLİT: Omurilikten çıkan sinirlerin (spinal sinir) kök iltihabıdır.

RADİKÜLOPATİ: Spinal sinir köklerini tutan herhangi bir hastalık.

RADYOAKTİF: Radyasyon yayan özelliğe sahip.

RADYODERMATİT: Işına maruz kalmış ciltte meydana gelen dermatit.

RADYOLOJİ: Genel anlamda X ışınları, ses dalgaları veya diger yöntemleri kullanarak teşhis hizmetleri veren tıp dalıdır.

RADYOTERAPİ: Işınlama kullanılarak yapılan tedavi yöntemi.

RAHİM: Uterus, döl yatağı.

RAŞİTİZM: D vitamini eksikliğinin neden olduğu, çocuklarda görülen bir hastalıktır.Kemik teşekkülünün tam olmaması nedeniyle tedavisi geciktirilmiş, ihmal edilmiş vakalarda uzun kemiklerde deformiteler teşekkül eder.

REFRAKSİYON: Kırılma.

REFRAKTOMETRE: Görme bozuklukluklarını ölçen cihaz.

REJENERASYON: Harap olmuş bir dokunun kendini yenilemesi, tamiri.

REJİONAL: Bir bölgeye ait.

REGRESYON: Bir hastalık belirtisinin gerilemesi, şiddetinin azalması.

REGURJİTASYON: Yenilen yiyecek ve içeceklerin, kusma olmaksızın ağıza geri gelmesi.

REHABİLİTASYON: Fiziki hareket kusurlarını düzeltme, yeniden kazandırma.

RELAKSİN: Gebelik esnasında meydana gelen ve doğum işlevinde gevşetici rol oynayan hormon.

REMİSYON: Hastalık belirtilerinin sönmesi.

RENAL: Böbrekle ilgili.

RENAL ARTER: Böbrek arteri.

REPRODUKTİF : Çoğalabilen.

RESPİRASYON: Solunum, nefes almak.

RESPİRATUVAR SİSTEM: Solunum sistemi.

RETANSİYON: Birikme, toplanıp kalma. ( Örn. İdrar retansiyonu;idrar tutulması, idrar yapamama.)

RETİKÜLER: Ağ gibi, ağ biçiminde.

RETİNA: Gözün en iç tabakası, ağ tabaka.

RETİNİT: Retina iltihabı.

RETROBULBER: Göz küresinin arka kısmı.

RETROBULBER NÖRİT: Görme sinirinin, gözün arka kısmındaki bölümünün ani görme kaybı ile karekterize iltihabi durumu.

RETROGRESSİV: Gerileyen.

RETROPERİTONEAL: Periton zarının arkasında.

RETROVERSİ: Bir organın normal konumda değil arkaya doğru eğik durumda olması.

REVASKÜLARİZASYON: Yeniden damarlanma.

REYNAUD: Sebebi bilinmeyen, daha çok orta yaşlı kadınlarda rastlanan bir rahatsızlık olup, özellikle soğuğa maruz kalınca parmaklarda morarma ve hissizleşme ile karakterize bir damar rahatsızlığıdır.

REZEKSİYON: Bir organ veya vücut kısmının bir bölümünün veya tamamının çıkartılması.

REZİDÜ: Artık, bakiye.

REZİDÜEL: Kalan, artan. ( Örn. Rezidüel İdrar; İdrar yapıldıktan sonra çıkartılamıyarak geride kalan idrar.)

REZİSTAN: Mukavim, dirençli.

REZİSTANS: Direnç, mukavemet.

REZORBSİYON: Emilme.

25 Kasım 2009 Çarşamba

ACİL DURUMLARDA DEVLET HASTANELERİYLE İLETİŞİM NUMARALARI...(İSTANBUL DEVLET HASTANELERİN TEL NO)

Devlet Hastaneleri

Beykoz Devlet Hastanesi Beykoz 0 216 413 63 00
Haydarpaşa Numune Hastanesi Kadıköy 0 216 345 46 80
Marmara Üniv. Hastanesi Altunizade 0 216 327 10 10
Pendik Devlet Hastanesi Pendik 0 216 491 29 37
PTT Eğitim ve Araştırma Hastanesi Bostancı 0 216 362 10 10
SSK Göztepe Hastanesi Göztepe 0 216 556 40 00
Zeynep Kamil Hastanesi Üsküdar 0 216 391 06 80
İstanbul Üniversitesi Tıp Fakültesi Hast. Çapa 0 212 534 00 00
SSK Okmeydanı Hastanesi Okmeydanı 0 212 221 77 77
SSK İstanbul Hastanesi Samatya 0 212 588 44 00
SSK Şişli Hastanesi Şişli 0 212 232 06 05
Taksim İlk Yardım Hastanesi Taksim 0 212 252 43 00
İ.Ü. Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Hast. Cerrahpaşa 0 212 588 48 00
Şişli Etfal Hastanesi Şişli 0 212 231 22 09

Cilt bakım maskerleri çeşitleri, Doğal maske çeşitleri

Ön bilgi- Maskelerinizi hazırlarken mümkünse cam bir kase ve karıştırmak için de cam bir çubuk veya tahta kaşık kullanmanızı öneririz.

Kırışıklık Maskesi- Bir miktar ıhlamurun çiçek ve yapraklarını ezin. Daha sonra süt ve salatalık suyu ilave ederek krem kıvamına gelinceye kadar yoğurun ve yatmadan önce cildinize sürün. Haftada iki defa uygulayabilirsiniz.

Kırışıklık Maskesi 2- Aynı miktarlarda acı badem yağı, pirinç unu ve 1 yumurtanın sarısını bir kabın içinde iyice karıştırın. Daha sonra krem kıvamına gelinceye kadar süt ilave ederek yoğurun. Hazırladığınız kremi banyodan bir saat önce cildinize masaj yaparak sürün. Haftada bir kez uygulayabilirsiniz.

Cilt Lekeleri İçin Maske- Birkaç tane havucu rendeleyerek suyunu çıkarın. Havucun suyuna sırasıyla biraz killi toprak daha sonra merhem kıvamına gelecek kadar zeytinyağı karıştırıp yoğurun. Bu merhemi günde bir defa lekeli cilde sürün. Bir süre sonra lekelerin kaybolduğunu göreceksiniz.

Cilt Lekeleri İçin Maske 2- 1 yumurtanın akına 1 limonun kabuğunu rendeleyin ve krem kıvamına gelinceye kadar karıştırın. Gerekirse biraz daha limon kabuğu rendesi koyabilirsiniz. Hazırladığınız karışımı banyodan bir saat önce cildinize masaj yaparak sürün.

Cilt Lekeleri İçin Maske 3- 1 adet elmanın suyunu 1 adet limon suyu ile karıştırın. Daha sonra karışımın içine biraz zeytinyağı ve süt ilave edip pomat kıvamına gelene kadar kısık ateşte kaynatın. Hazırladığınız bu pomadı soğuduktan sonra cildinize masaj yaparak günde bir defa sürün.

Doğal cilt maskesi, %100 doğal cilt maskesi nasıl yapılır.

Doğal maskeler

Yoğun biçimde besleyici, arındırıcı ya da parlatıcı aktif maddelere sahip maskeler cilde ışıltı veriyor. Cildi dinlendiren ve güzelleştiren bu maskeler için biraz zahmete katlanmaya değer!

Kozmetik dünyası günümüzde yüksek teknoloji ürünü olan, çok sayıda farklı maske seçeneği sunuyor olsa da doğal karışımlar hâlâ değerlerini korumaya devam ediyor. Üstelik küçük bir fiyat karşılaştırması yaptığınızda çok daha az masraflı oldukları da kesin. Genel olarak kil çeşitleriyle, bitkisel ya da temel yağlarla hazırlanan bu maskeler her şeyden önce içeriklerinde hiçbir koruyucu kimyasal madde taşımıyorlar. Bu nedenle de cilde hiçbir zararları yok. İşte bu yüzden yararlarını kanıtlamış bu doğal karışımlarla, cildimize yabancı gözlerden uzakta zaman ayırmayı ihmal etmemeliyiz.

Piyasada satılan ya da evde hazırlanan işlem görmemiş ürünler her türlü cilt yapısına uygun seçenek sunuyorlar. Yağ ya da bitkisel öz içerikli bu ürünler tene ışıltılı bir görünüm verirken kimyasal olmayan bu maskeler cildi de daha az tahriş ediyor.

Eğer cildiniz aşırı derecede gerilmeye başladıysa, kuru ve hassassa aslında bunun nedeni son derece basit olabilir: Cildinizin üst kısmını oluşturan epidermisi koruyan hidrolipid adında ince bir tabaka vardır. Bu koruyucu tabaka hava kirliliği ya da organizmanızı yıpratan yaşam tarzınız (sigara bağımlılığı, dengesiz beslenme, stres, vs.) nedeniyle bozulmaya başlar. Bu durum kimi zaman size uygun olmayan kozmetik ürünlerin kullanımıyla daha da ağırlaşabilir.

Doğal kozmetikler konusunda uzmanlar, klasik kremlerin çoğunlukla koruyucu kimyasal maddeler, tahriş edici ve alerjiye yol açan içerikler taşıdıklarını, bunların yanı sıra içlerinde cildin üstünde kapatıcı bir tabaka oluşturarak gözeneklerin tıkanmasına neden olan parafin yağı da bulunduığunu anlatıyorlar. İşte bunun sonucunda bir süre sonra cilt ışıltısını kaybetmeye başlar ve yapılan bütün bakımlara rağmen tepki vermeye başlıyor. Bu bakımlardan biri de piyasada satılan klasik maskeler. Ancak bu maskeler su bakımından zengin olsalar da elbette koruyucu kimyasal maddeler içeriyorlar. Oysa güzel bir cilde sahip olmanın yolu basit ve her şeyden önce doğal prensiplerin uygulanmasından geçiyor.

Ancak dikkat 'doğal' demek kimyasal anlamda tamamen etkisiz demek değildir. Tam tersine işlenmemiş ve saf ürünler diğerlerine göre çok daha etkilidir ve her ne kadar maske yapımının düzenli bir alışkanlık olması gerekse de gereğinden çok kullanılması sakıncalı sonuçlar doğurabilir. Bu yüzden haftada bir kez uygulamak yeterlidir.

Şu uyarıyı da her zaman hatırlatmakta fayda var: Cildi çok yıkamak, çok fazla bakım yapmak tahriş etmekten başka bir işe yaramaz. Doğal bir maske haftada birden fazla kullanılmamalıdır. Hatta her on beş günde bir yapmak bile yeterlidir. Yüzde kalma süresi ise on dakikayı geçmemelidir. Ve son olarak doğal maskeler saklanıp muhafaza edilemez.

Peki bu işlemi nasıl gerçekleştireceksiniz? Maskeyi gözlerin ve dudakların çevresine uygulamaktan kaçının. Ilık suyla durulayın, sonra da yüzünüze bitkisel bir yağ ya da organik nemlendirici bir krem uygulayın. Aynı şey peeling işlemi için de geçerli. Bu etap cildin üst tabakasını ölü hücrelerden arındırmak ve maskenin içindeki aktif maddelerin cilde daha iyi nüfuz etmesini sağlamak için yapılıyor olsa da her zaman gerekli değildir. Ancak gerçekten kalın bir cilde sahip olanların uygulaması gerekir.

Eğer evde oturup hazırlama süreciyle uğraşmak için hiç vaktiniz yoksa organik markaların sunduğu kullanıma hazır doğal maske seçeneklerinden birini de tercih edebilirsiniz. Ancak evde hazırlanan maskeler her zaman için daha fazla avantaja sahipler: Her şeyden önce sizin hayal gücünüze özgürlük tanırlar ve yüzde yüz doğal ve ekonomik bakımlar gerçekleştirmenizi sağlarlar.

İşe girişin, bunları kendiniz üretin Genellikle doğal bir maske -birleşimlerinin sayısı sınırsız olabilecek- temel beş içerikten meydana gelir.

Altın kural: Mutlaka yetkili mağazalarda satılan sertifikalı organik ürünleri kullanın. Taze krema, yoğurt, yumurta, vs. maskenizin temel içeriklerine ilave edilebilecek ve güzelliğinizi koruyacak malzemelerden bazılarıdır. Nasıl mutfakta kullandığınız ürünlerin kaliteli, doğal, taze olmasına dikkat ediyorsanız maske hazırlarken de aynı özeni gösterip fazla bekletmeyin.

Mineral tuzlarıyla maskenin temel bir öğesi: Kil
Bu toprak çeşidi, emip içine çekme kapasitesi ve nüfuz etme gücüyle diğerlerinden ayrılır. Bir taraftan kiri ve toksinleri içine çekerken diğer taraftan deriyi minerallerle yeniden canlandırır. Birçok kil çeşidi bulunur. Yeşil olan yağlı ya da problemli ciltlere uygun. Sarı olan her türlü cilde uyum sağlar. Kırmızı ve beyaz kilin karışımı olan pembe kil ise çok yumuşak ve bu nedenle hassas ciltlere tavsiye edilir. Hazırladığınız killi maskenin demirle temas etmemesine dikkat edin. Ve kurudukça çıkarması zorlaştığından gerektikçe nemlendirin.

Maskenizi çıkarmak için:
Maskeyi çıkarmak için ya çiçek suyu ya da demlenmiş bir bitki çayı kullanın. Normal sudan daha iyi sonuç veren bu losyonlar maskelerin daha kolay toplanıp temizlenmesine yardımcı olurlar. Bunun yanı sıra eczanelerde ya da organik ürün mağazalarında satılan bir hydrolat da kullanabilirsiniz. İşte size bir ev reçetesi: Dulavrat otunun (pıtrak) köklerini 15-20 dakika boyunca kaynatın. Bu kaynamış sıvının içine kaynatılıp demlenmiş hercai menekşe çayı ekleyin ve karıştırın. Bu iki bitki bir çeşit sinerji yaratıp maskeyi çıkarmanızı kolay hale getirirler.

Temel maskeler
Eşsiz, yüzde yüz doğal ve hemen kullanıma hazırlar! Malzemeleri karıştırın ve 10 dakika cildinizin üzerinde bekletin.

Yüzünüze yapabileceğiniz sağlıklı doğal maskeler, Doğal maske çeşitleri

Çil (efelid) daha çok sarışın ve kızıl kimselerde, bazen ikinci çocukluk çağı da denen yaşlarda beliren, yüz ve el sırtları ile kollarda görülen sarı sincabi veya kahverengi ufak lekelerdir. Melanin pigmenti toplanması sonucu, çiller, yazın güneş altında çoğalır, kışın azalır. Dejenere olmayan bu lekelere estetik amaç ile soldurma veya soyma tedavileri uygulanabilir. çil için uygulanabilecek doal maskelerde mevcuttur bunlar için neler yapılması gerektiği aşağıda açıklanmıştır...

24 Kasım 2009 Salı

ACİL DURUMLARDA ÖZEL HASTANELERLE İLETİŞİM NUMARALARI...(BÜTÜN ÖZEL HASTANELERİN TEL NO)

ÖZEL HASTANE TELEFONLARI

Avrupa Florence N. Hastanesi 212 88 11
Avrupa Florence N. Hastanesi 212 88 11
Academir Hospital 321 28 41
Acıbadem Hastanesi 544 44 44
Acıbadem Caorusel Hastanesi 414 44 44
Afiyet Hastanesi 344 89 00
Akça Hastanesi 531 11 11-12
Aksoy Hastanesi 274 88 90
Alibeyköy Hastanesi 621 10 80
Alman Hastanesi 293 21 50
Amerikan Hastanesi 231 40 50
Anadolu Çıhar Hastanesi 445 47 77
Arnavutköy Hastanesi 597 08 30
Ataköy Hastanesi 653 93 00
Atlas Hastanesi 461 64 12
Anadolu Hastanesi 690 23 53
Avcılar Hayat Hastanesi 695 48 30
Avcılar Hospıtal 591 10 10
Avusturya Sen Jorj Hast. 243 25 90
Bağcılar Hastanesi 611 21 50
Bahat Hastanesi 594 58 68
Bahçelievler Ömür Hastanesi 507 67 41
Balta or Ahayim Hastanesi 635 92 80
Bakırköy Ömür Hastanesi 542 99 21
Balıklı Rum Hastanesi 547 16 00
Balkan Hastanesi 635 50 04
Batı Bahat Hastanesi 693 66 40
Bayındır Yaşamket Hastanesi 239 20 40
Bayrampaşa Göz Hastanesi 612 79 20
Beşyüzevler Hayat Hastanesi 618 21 49
Bilge Hastanesi 617 95 75
Büyük Anadolu Hastanesi 654 37 69
Büyükçekmece Hastanesi 881 45 77
Candan Hastanesi 695 50 00
Central Hosptal 410 77 90
Çağmer Hastanesi 428 48 00
Çamlıca Hayat Hastanesi 521 30 30
Çamlıca ömür Hastanesi 443 71 00
Çamlık Hastanesi 543 56 10
Çapa Hastanesi 530 94 93
Çapa Millet Hastanesi 585 29 25
Diabet Hastanesi 233 60 86
Doğan Hastanesi 540 00 32
Doğaner Hastanesi 632 16 20
Dr. Pakiz-ı Tarzı Hastanesi 248 48 40
Dr. Sadık Ahmet Hastanesi 425 45 00
Dragos Şifa Hastanesi 399 94 50
Duygu Hastanesi 649 63 02
Dünya Göz Hastanesi 281 11 11
Erdem Hastanesi 443 46 51
Ersoy Hastanesi 398 41 40
Esenler Ensar Hastanesi 628 58 01
Esenler Ömür Hastanesi 646 22 22
Esma Hatun Hastanesi 327 39 20
Esnaf Hastanesi 514 17 04
Fatih Hastanesi 524 45 57
Fatih Vatan Hastanesi 534 86 00
Floran Nigtingela Hastanesi 224 49 50
Fransız Lape Hastanesi 246 10 20
Gaziosmanpaşa Hastanesi 615 38 38
Gelişim Hastanesi 656 86 00
Göksoy Hastanesi 441 20 21
Göztepe Hastanesi 385 77 51
Gültepe Ensar Hastanesi 284 11 40
Güney Hastanesi 645 16 16
Güngör Hastanesi 645 54 54
Güven Hastanesi 545 05 92
Güvencan Hastanesi 618 45 39
Halkalı Kent Hastanesi 471 20 00
Haydar Zeki Keleş Hastanesi 575 83 35
Hayrunnisa Hastanesi 503 92 40
Haznedar Hastanesi 553 43 33
Huzur Hastanesi 632 85 54
İlgi Hastanesi 506 05 66
İncirli Hastanesi 543 68 90
İnternational Hospital 663 30 00
İren Hastanesi 613 58 80
İstanbul Kardiyoloji 564 76 47
İstanbul Marmara Hastanesi 399 97 50
İstanbul Memoril Hospıtal 210 66 66
İstanbul Cerrahi Hastanesi 296 94 50
İstanbul Hospital 698 30 70
İstanbul Şehir Hastanesi 534 86 86
İsviçer Hastanesi 445 31 76
İtalyan Hastanesi 292 90 00
JFK Hopıtal 441 41 42
Kadıköy Hastanesi 449 20 81
Kadıköy Vatan Hastanesi 339 02 53
Kadıoğlu Hastanesi 211 33 33
Kartal Hastanesi 488 31 80
Kuşhan Hastanesi 432 30 89
Mecidiyeköy Çevre Kliniği 274 69 25
Meltem İstanbul Doğum ve Çoçuk Hast. 644 22 00
Merter Vatan Hastanesi 557 89 80
Metropolitan Florance Nightingale Hast. 288 34 00
Nene Hatun Hastanesi 397 04 53
Okmeydanı Hastanesi 256 35 65
Ortadoğu Hastanesi 371 39 90
Osmanoğlu Kliniği 241 52 60
Özel öskan Hastanesi 491 90 90
Özel Sadabad Polikliniği 210 62 10
Özel Yeni Ufuk Hastanesi 631 33 99
Pendik Şifa Hastanesi 390 92 43
Safa Hastanesive Doğum Evi Hastanesi 677 96 50
Saygın Hastanesi 419 26 76
Selimiye Hastanesi 391 89 72
Seyfi Basa Çocuk Hastanesi 349 02 02
Silivri Hastanesi 728 35 50
Sultan Hastanesi 594 27 17
Sultan Hospital 635 06 66
Surp Pırgaç Ermeni Hastanesi 510 80 59
Surp Agop Hastanesi 230 17 18
Şafak Hastanesi 615 34 62
Türk Böbrek Vakfı A. Ermiş Hastanesi 507 99 50
Tem Hospıtal 471 31 50
Tepbaşı Vatan Hastanesi 254 99 57
Tosunoğlu Hastanesi 372 14 95
Türkiye Gazetesi Hatanesi 226 64 64
Uğur Hastanesi 690 30 41
Umut Hastanesi 488 72 00
Ünal Hastanesi 615 10 74
Üro Androloji Hastanesi 282 36 46
Üsküdar Anadolu Hastanesi 391 60 20
Üsküdar Hastanesi 341 90 90
Yaşam Hastanesi 584 51 53
Yaşar Hastanesi 543 26 41
Yeni Umtu Hastanesi 647 56 00
Yenibosna Hastanesi 652 52 00
Yeşilbahar Doğum Cerrahi Hastanesi 385 93 44

SAĞLIK SÖZLÜĞÜ ''S'' HARFİYLE BAŞLAYAN TÜM HASTALIKLAR

SAFRA: Karaciger tarafından salgılanan, yeşilimsi kahverengi bir sıvıdır.Safra, kısmen yağ sindirimine yarayan bir salgı, kısmende eskimiş alyuvarların tahrip olmaları sonucu oluşmuş bir atılma ürünüdür.

SAFRA KESESİ: Karaciğerden salgılanan safranın toplandığı, karacigerin alt kısmında bulunan torba şeklinde bir organ-dır.Kesenin görevi, safrayı depolayıp, yoğunlaştırmak, ve gerekli aralıklarla oniki parmak barsağına safra salgılamaktır.

SAK: Kese, torba.

SAKKÜLER: Keseye benzer, torba gibi.

SAKRUM: Kuyruk sokumu.

SAKRALİZASYON: Beşinci bel omuru ile kuyruk sokumu kemiğinin birleşik olmasına verilen isim.Yapısal bir farklılıktır.

SAKROİLİAK EKLEM: Sakrumla kalça kemiğinin, sağda ve solda yapmış olduğu eklem.

SADİZM: Başkalarına acı vermekten cinsel haz duyma.

SADİST: Başkasına işkence etmekten zevk alan kişi.

SAGİTTAL: Vücudu sol, sağ şeklinde ortadan ayıran düzlem.

SAKRO-İLİAK EKLEM: Kuyruk sokumu kemiği ile leğen kemiğinin yapmış olduğu eklem ( Sağ ve solda olmak üzere her iki tarafta da vardır. )

SAKRUM: Kuyruk sokumu kemiği.

SALİSİLİK ASİT: Ateş düşürücü etkisi olan ve aspirin yapımında kullanılan bir madde.

SALMONELLA: Bir bakteri türü.

SALPİNKS: Tuba uterina, rahimle yumurtalıklar arasındaki geçişi sağlayan, sağlı sollu iki tarafta bulunan tüpler.Tüplerin tıkalı olması kısırlığa neden olur.

SALPENJİT: Tuba uterinaların iltihabı.

SEDASYON: Hastanın sakinleştirilmesi.

SİMPLEKS: Tek maddeden oluşmuş, basit, sade.

SİNÜZİT: Sinüs adı verilen yüzdeki kemik boşlukların iç yüzünü kaplayan mukoza iltihabına ve boşlukta cerahat toplanmasına sinüzit adı verilir.

SİRENGOMYELİ : Spinal kordun ( omurilik ) kistik kavitasyonu. Doğumsal anomaliler, tümör veya travma menşeli olabilir. Basit şekli, Hidromiyeli olarak da isimlendirilir; santral spinal kanalın genişlemesidir. Nonkominikan Sirengomyeli; de ise kist omurilik dokusundan çıkar ve santral kanalla birleşmez.

SİROZ: Bir organda sertleşme ve nedbeleşme ile karakterize fibröz doku oluşumuna verilen isimdir. Ancak bu terim hemen her zaman karaciğerin görevini yapamamasıyla ilgili, kronik karaciğer iltihabı için kullanılır.

SİTOLOJİ: Hücre bilimi.

SKOLYOZ (SKOLİOSİS): Omurganın sağ veya sola doğru eğrilikleri ile karakterize şekil bozukluğu.

SPİNAL STENOZ ( Dar kanal ): Spinal kanal ön-arka uzunluğunun, normal ölçünün altına inecek şekilde dar olması. BT incelemeleri için ( lomber bölgede ) 11.5 mm. nin altında olması dar kanal olarak değerlendirilir.

SPONDİLOZİS: Omurların ( vertebra ), spesifik olmayan degeneratif süreci; omurlarda yaşın ilerlemesiyle veya travmalar sonucu kemik yapıda dikensi çıkıntılar eklem aralıklarında daralmalar gibi değişimlerin oluşması. Halk arasında kireçlenme olarak da adlandırılmaktadır.

SPONDİLOLİSTEZİS: Bir omurun ( Korpus vertebra ) diğerinin üstünde öne doğru kayması. Genellikle S1 ( 1. sakral vertebra ) üstünde L5 ( lomber 5. vertebra ), daha seyrek olarak da L5 üstünde L4.

STERNUM: İman kemiği.

SUBKARİNAL: Karinanın altında. (Karina: Trakea'nın ikiye ayrıldığı yere verilen isim)

SUBPLEVRAL: Akciğer zarının altında.

SÜT BEZESİ: Meme dokusu içerisindeki süt üreten bezler.

23 Kasım 2009 Pazartesi

DİŞLER NASIL FIRÇALANMALIDIR, DİŞ FIRÇALARKEN DİKKAT EDİLMESİ GEREKENLER...

Ağız ve Diş Sağlığı

Ağız ve diş sağlığı; Beslenme, Konuşma ve Estetik açıdan önem taşır.
Ağız ve diş sağlığı bozulan kişi yiyecekleri yeterince öğütemez, konuşurken sesleri çıkarmakta zorlanır ve (kaybedilen dişlerin yerine göre) estetik olarak hiç hoş olmayan bir görünüm söz konusu olur. Bu nedenle sistemli ve yeterli bir ağız - diş bakımı gereklidir.

Ağız bakımında en önemli görev kişinin kendisine düşmektedir. Yeterli zaman ayırarak, sistemli bir şekilde yapılan bakım ile birçok sorunun oluşmasını engelleyebilirsiniz.
Biz diş hekimlerine düşen görev ise 6 ayda bir yapılan kontrollerle yapılan bakımı denetlemek, gözden kaçan - ihmal edilen - bölgeleri izleyip temizlemektir.
Günümüzde, çağdaş ülkelerde Tedavi edici hekimliğin yerini Koruyucu hekimlik almıştır. Özellikle dişhekimliği gibi mecbur olunmadıkça gitmekten kaçınılan, ancak son ana gelindiğinde de sevimsiz ve pahalı bir yığın tedavi gerektiren bir dalda, Koruyucu - Önleyici hekimliğin ne denli faydalı ve başarılı olacağı ortadadır.

Ağız bakımında neler, nasıl kullanılmalıdır?

1. Diş fırçası : İyi bir diş fırçası baş kısmı kısa, düz saplı ve orta sert naylon kıllardan üretilmiş olmalıdır. Elektrikli diş fırçalarının dişleri daha iyi fırçaladığı söylemek doğru olmaz.

Doğru Diş Fırçalama:
Diş temizliğini asıl diş fırçası yapar, diş macunu değil. Diş macunu, aşındırıcı ve köpürücü özelliği ile bakteri plağını gidermeyi kolaylaştıran, ağıza hos bir koku veren ve fırçalamayı zevkli hale getiren bir yardımcıdır.
Diş fırçanızı kullandıktan sonra iyice yıkayın ve bir bardak içine, fırça başı yukarıda olacak sekilde koyup açıkta kurumasını sağlayın. Doğru bir şekilde kullanıldığında, bir diş fırçasının ortalama ömrü 2,5 - 3 ay dır.
Diş Macunu seçiminde en ideali piyasada bulunan tadı ve kokusu hoşunuza giden bir ürünü kullanmaktır.Ancak öyle reklamlarda sunulduğu gibi birkaç santim değil her fırçalamada sadece bir nohut büyüklüğünde macun kullanmanız yeterlidir.
Diş fırçalamada hedef, dişlerin yüzeylerindeki besin artıklarını ve bakteri plağını tümüyle ortadan kaldırmaktır.
Bu amaçla diş fırçası diş ile dişetinin birleştiği yere 45 derece açıyla yerleştirilir.

Dişetinden dişe doğru ( üst çenede yukarıdan aşağıya, alt çenede aşağıdan yukarıya doğru ) dairesel hareketler yapıldıktan sonra fırça döndürülerek, kılların süpürme hareketi yapması sağlanır. Sonra, bir fırça boyu öne getirilerek aynı hareket tekrarlanır ve diğer tarafın sonuna kadar ilerleyerek çenedeki bütün dişlerin dış yüzeyleri temizlenir. Ancak, ayni şekilde dişlerin damak taraflarının da fırçalanması unutulmamalıdır.
Son olarak, dişlerin çiğneyici yüzeyleri, ileri geri hareketlerle fırçalanır. Bu fırçalama yönteminde, genellikle ilk birkaç gün bilek ve ön kol kasları döndürme hareketinden dolayı yorulabilir, fakat kısa sürede alışkanlık kazanılır.
Diş fırçalarken yapılan en önemli hata, diş fırçasını çok sert ve aşırı bastırarak kullanmaktır. Fırçalama sırasında dişetini zedelememeye özen göstermek gerekir.

2. Diş macunu : Diş fırçasının mekanik fırçalamasının etkisini arttırır. Burada çok sık sorulan bir soruya da cevap vermek gerekiyor. Bize göre "En iyi" ya da "İdeal" bir diş macunu yoktur. En iyi diş macunu size diş fırçalamayı bir zevk haline getiren,tadı ve kokusu hoşunuza giden diş macunudur. Ancak zaman zaman diş macununuzu değiştirmeniz devamlı aynı aşındırıcı maddeye maruz kalmanızı önleyecektir.

3. Diş ipleri : Diş fırçasının tam temizleyemediği diş ara yüzeylerini temizlemekte kullanılır.

4.Ağız gargaraları : İçerdikleri maddelere göre ağızda (özellikle fırçanın ulaşamadığı yerlerde) bulunan mikroorganizmaların aktivasyonunu engeller, ağızda mevcut bakteri sayısını azaltır ve buna bağlı olarak ağız kokusunu ortadan kaldırırlar.Ancak unutmayın ağzı çalkalamak, bakteri plağını yerinden oynatmaz. Ağız gargaraları diş fırçalamanın ve diş ipi kullanımının yerini tutamaz, sadece artı bir koruma ve bakım yöntemidir.

5. Diş arası fırçaları: Diş araları ile köprü altlarını temizlemekte kullanılan özel yapılı fırçalardır.

AĞIZ VE DİŞ SAĞLIĞI İÇİN BİLGİLERİMİZ, AĞIZ SAĞLIĞINIZ VE DİŞLERİNİZ HAKKINDA ÖNEMLİ GERÇEK BİLGİLER

AĞIZ VE DİŞ SAĞLIĞI

Agız ve diş sağlığı, genel sağlığımızın çok önemli bir parçasıdır. Düzenli yapılan çürük kontrolleri ve diştaşı temizliği, oluşabilecek sorunların erken teşhisini ve dişlerin ağızda uzun vadede sağlıklı kalmasını sağlayacaktır.


Pedodonti:

Çocuklarda çürük önleyici izolasyon dolguları (fissür sealant), flor uygulamaları, oluşabilecek ortodontik problemlerin erken teşhisi ve önlenmesi...

Çocuklarda diş fırçalama alışkanlığının kazandırılması ve beslenme şeklinin düzenlenmesinin yanısıra, düzenli diş hekimi kontrolleri yapılmalıdır. Topikal flor uygulamasıyla çocuğun daimi dişlerini güçlendirebilir, küçük ve büyük azı dişlerine uygulanan fissür örtücü denilen izolasyon dolgusuyla çürümeyi engelleyebiliriz. Geçici olduğu için pek fazla önemsenmeyen süt dişlerinin sağlığı çok önemlidir. Süt dişlerindeki çürükler, hem ağrıya sebep olmakta hem de daimi dişlere zarar vermektedir. Erken süt dişi kaybı, çocukların daimi dişlerinin çapraşık olmasının en önemli sebeplerinden biridir.

Periodontoloji:

Dişeti hastalıklarının tedavisi amacı ile diştaşlarının temizlenmesi, cerrahi tekniklerle hastalığın tedavisi....

Periodontal hastalıklar dişeti ve dişleri çevreleyen destek dokuları etkileyen iltihabi hastalıklardır. Dişeti hastalığının en önemli sebebi "bakteri plağı"dır. Hergün düzenli ve yeterli fırçalama yapılmazsa, tükrük içinde bulunan kalsiyum, bakteri plağıyla birleşip sertleşerek dişler üzerine yapışır ve diştaşı (tartar) dediğimiz yapıya dönüşür. Plaktaki bakteriler tarafından üretilen zararlı maddeler dişetlerinde iltihaba yol açar. Dişeti hastalığının bu erken dönemine" gingivitis" denir. Bu dönemde dişetleri kırmızıdır,kanamalıdır ve hacim olarak büyümüştür.Bu hastalık tablosunun ilk sinyallerini fark eden hasta hemen hekime başvurursa bu aşamada yapılacak diştaşı temizliğiyle dişetlerinin tedavisinde yüksek başarı sağlanır. Belirtilerin ihmal edilmesi durumunda hastalık ilerler, dişetindeki iltihap çene kemiğine ulaşır ve erimesine neden olur. Bu durumda cerrahi tedaviler gerkebilir. Dişeti iltihabının neden olduğu diş kayıpları, çürüklerin neden olduğu diş kayıplarından daha fazladır. Periodontal problemlerin önlenmesinde en önemli görev kişinin kendisine düşmektedir.Günlük ağız bakım işlemleri (diş fırçalama ve diş ipi kullanma) diştaşı oluşumunu en alt düzeye indirebilir, ancak tamamen önleyemeyebilir. Dişler sabah akşam 2 dakika süreyle fırçalanmalı ve düzenli olarak diş hekimi tarafından kontrol edilip temizlenmelidir.

Konservatif Tedavi:

Çürük tedavileri, amalgam ve estetik dolgular...

Ağızda bulunan bakterilerden oluşan bakteri plağı, şekerli ve karbonhidratlı yiyeceklerin ağızda kalan artıklarından asit oluşturur. Bu asitler dişlerin mineral dokusunu çözerek dişin minesinin bozulmasına ve sonuçta da diş çürüğünün başlamasına neden olurlar. Konservatif tedavi, çürüklerin erken dönemde tedavilerinin yapılarak ilerlemelerinin durdurulmasını ve oluşan diş maddesi kayıplarının estetik, fonksiyonel ve ağız dokularına uyumlu bir şekilde tedavi edilmesini amaçlar.

Endodontik Tedavi:

Kanal tedavileri...

Dişin sert dokusunun içinde, kökün en ucundan giren kan damarları ve sinirlerin (pulpa) bulunduğu dişe hayat veren küçük bir odacık vardır. Dişlerin büyümesini ve sürmesini sağlayan bu yapı, çürüme meydana geldiğinde alarm görevi de görmektedir. Erken safhada tedavi edilmeyen diş çürükleri ilerleyerek pulpaya ulaşır ve burada iltihabi değişimlere neden olarak şiddetli ağrılar oluşturur. Daha sonraki aşamada bakterilerin salgıladığı asitler pulpayı öldürür. Böylelikle ortaya çıkan toksinler (zehirler) kök ucundan sızarak çene kemiğine yayılır. Çene kemiğinde oluşan iltihap dişin kaybına, çevre dokularının da harabiyetine neden olur. Bu safhaya gelmeden önce dişi ve çevre dokuları koprumak için hastalıklı pulpa dokusunun alınmasıyla diş kurtarılabilir. Pulpa dokusu anestezi altında temizlendikten sonra, kanallar genişletilip dezenfekte edilir. Tüm bu işlemlerden sonra pulpa odasının içi özel maddelerle kök ucuna kadar doldurulur. Sanıldığının aksine bu işlemler ağrısız gerçekleşmekte ve tedavi edilen diş uzun yıllar ağızda kalmaktadır.

Cerrahi:

Diş çekimleri, komplikasyonlu ve gömük diş çekimleri, kist operasyonları, rezeksiyon, vb. cerrahi operasyonlar...

Gömük 20 yaş dişleri: Bu dişler akıl dişleri olarak da adlandırılır ve tam ya da yarım gömülü kaldığında iltihaplanmaya ya da bir kiste sebep olabilir. Ya da diğer dişleri öne doğru iterek dişlerde çapraşıklıklara yol açabilir. Uzun süre hiç belirti vermezken, aniden şiddetli ağrılara, çenelerde kitlenmeye ya da yüzde şişmeye sebep olabilir. Bu dişler kontrol edilmeli ve gerekli ise çekilmelidir. Çekim küçük bir operasyonla gerçekleştirilir.

Protez:

Kuron ve köprü protezleri, total (tam) ve iskelet (kancalı) protezler, Hassas tutuculu protezler...

Protez; eksik bir organı yerine koyma anlamı taşımaktadır. Dişlerin ve çevre dokuların çeşitli sebeplerle madde kaybına uğradığı ya da tamamen kaybedildiği durumlarda, hastaya kaybolan fonksiyonlarını geri kazandırmak ve bozulan estetik görünümü düzeltmek, protezin amacıdır.

Eksik bir diş diğer dişler için ciddi bir tehlikedir. Estetiği bozduğu tartışılmazdır, ancak daha önemlisi, dişin kaybından kısa bir süre sonra boşluğu sınırlayan dişler doğal olarak boşluğa doğru eğilir. Ayrıca karşı çenedeki boşluğa denk gelen dişler üzerindeki basıncın ortadan kalkması, zamanla onların boşluğa doğru uzamasına ve hatta dökülmesine sebep olur. Sadece komşu dişler değil, diğer dişler de bu konumdan etkilenir ve çene eklemi, baş ve kas ağrıları ortaya çıkabilir. Kısacası boşluk ne kadar kısa sürede kapatılırsa o kadar iyidir.

Protezler genel olarak iki türlüdür:

  • Ağızda kalan dişlerin üzerine yapılan (dişler küçültülerek) ve hasta tarafından çıkarılamayan kuron, köprü gibi sabit protezler
  • Hasta tarafından takıp çıkarılan hareketli protezler (tam ve yarım protezler gibi)
Tam protezler, hastanın ağzında hiç diş bulunmadığı zaman yapılan protezlerdir.

Yarım protezler, hastanın mevcut dişlerine kroşe dediğimiz kancalarla tutturulur. Ya da estetik olması için ağızdaki dişler kaplanarak onlara yerleştirilen çıt çıt, sürgü gibi hassas tutucular kullanılarak yapılır.

Ortodonti:

Diş çapraşıklıklarının ve çene anomalilerinin düzeltilmesi...

Kalıtım, gelişim yetersizliği, çeşitli yanlış alışkanlıklar (parmak emme, biberon ve yalancı meme gibi faktörler) sebebiyle oluşan bozuklukların tedavisi ortodontinin konusudur. Sadece dişlerde çapraşıklık varsa, yaş faktörü önemli değildir. Her yaşta dişlerin düzeltilmesi mümkündür. Ancak kişinin kemik yapısıyla ilgili (iskeletsel) bir problem söz konusu ise, tedavisi ergenlik çağına kadar yapılır.

Dental Implantlar:

Diş implantları, kaybedilen dişlerin yerine çene kemiği içine yerleştirilen ve kemik ile kaynaşarak doğal diş kökü görevini gören metal yapılardır. Bu metal yapılar doku dostu olan titanyumdan yapılır ve hiçbir yan etkisi yoktur. Tek diş kayıplarında boşluğun doldurulması için yandaki dişleri küçültüp 3üye köprü yapmak yerine, diğer dişlere dokunulmadan boşluğa implant yerleştirilir ve üzeri 1üye kuronla kaplanabilir..

Azı dişlerinin kayıplarında, takıp çıkartılan protez kullanmak yerine bu bölgeye uygun sayıda implant yerleştirilerek sabit köprü yapılabilir... Dişsiz ağızlarda, özellikle alt protezi ağızda durmayan kişilerde meydana gelen çiğneme, konuşma ve psikolojik bozuklukların giderilmesi için de implant uygulanır. Iki seçenek vardır: Ya ağıza yeterli sayıda (6-8) implant yerleştirilip sabit köprü yapılır, ya da çenenin ön bölgesine 2-4 implant yerleştirilerek protezin daha stabil oması sağlanır. Implant uygulaması için öncelikle bir çene filmi çekilir ve uygulama için yeterli kemik olup olmadığı incelenir. Uygun şartlar varsa implant yetişkin her insana yapılabilir ve başarı şansı çok yüksektir.

Estetik Diş Hekimliği:

Ayrık dişlerin kapatılması, gülme sırasında görünen dişetinin uzunluğunun ayarlanması, koyu renkli dişlerin renklerinin açılması, kısacası estetiği olabildiğinin en iyisine ulaştıracak uygulamalar, estetik diş hekimliğinin konusudur. Bu bağlamda porselen laminate, empress, estetik kozmetik dolgular, diş beyazlatma (bleaching) gibi uygulamalar yapılmaktadır.

Diş beyazlatma (Bleaching):

Diş beyazlatma, dişlerin yapısındaki renklenmeleri ortadan kaldıran bir işlemdir. Diş renklenmelerinin çeşitli sebepleri olabilir. En yaygın nedenleri; kahve , çay, kola ve sigara gibi leke yapıcı maddelerin kullanılması, travma, yaşlılık, tetrasiklin renkleşmesi, eski kaplamalar, sinir dejenerasyonu vb. gibi nedenlerdir. Diş beyazlatma işlemi uygun şekilde ve diş hekimi kontrolünde yapıldığında diş ve dişetlerine zararsızdır.Ancak tedavi sırasında dişlerde hassasiyet (özellikle soğukta), dişetlerinde kızarma ve hassasiyet meydana gelebilmektedir. Fakat bu geçicidir ve tedavinin bitimiyle birlikte, birkaç gün içinde bu şikayetler ortadan kalkmaktadır. Ağartma işlemi için iki yöntem vardır:

  • Ev ağartması (home bleaching) denilen yöntemde, hekim ağızdan ölçü alır, bunlara uygun kalıplar hazırlanır. Hasta bu kalıbın içersine ilacı yerleştirerek dişlerin üzerine takar (en az 6-8 saat ve tercihen uykuda). Işlem dişin rengine bağlı olarak 1-4 hafta içinde biter.
  • Office bleaching denilen, muayenehanede hekim tarafından yapılan ağartmadır. Hekim ilacı dişler üzerine uygular, ışık kaynağı kullanılarak dişlerin beyazlaması sağlanır.Yine dişlerin durumuna göre bir veya birkaç seansta dişler beyazlar.
Diş beyazlatma işlemi, hamile ve çocuklar hariç her

22 Kasım 2009 Pazar

SAĞLIK SÖZLÜĞÜ ''T'' HARFİYLE BAŞLAYAN TÜM HASTALIKLAR

TABES DORSALİS: Sfilizin ilerlemiş döneminde sinir sistemi tutulumuna bağlı olarak dengesizlik, yürüme güçlüğü görme bozuklukları ile seyreden tabloya verilen isimdir.

TALAMUS: Orta beyindeki bir cekirdek grubuna verilen addır.

TALASEMİ: Kalıtsal bir kan hastalığıdır.akdeniz kıyılarında yaşayanlarda daha sık görülür.

TAKİPNE: Çok hızlı solunum.

TARTAR: Diş taşı.

TELENJEKTAZİ: Deride veya mukozalarda kırmızı lekeler şeklinde görülen kılcal, arteriol ve venüllerin genişlemesinden oluşan lezyonlar.

TELEKARDİOFON: Kalp seslerini hastadan uzakta dinleten alet.

TELEPATİ: Beş duyu işe karışmaksızın düşüncelerin, bu duyuların üstünde bir yolla aktarılması.

TEMPORAL BÖLGE: Şakak bölgesi.

TENDİNİT: Tendon iltihabı.

TENDON: Kasların kemiklere yapışmasını sağlayan yapılar.

TENESMUS: Rektum veya mesanenin iltihaplı durumlarında görülen, ağrılı işeme veya defekasyon duygusu.

TENYA: Barsak paraziti, şerit, yassı solucan.

TESTOSTERON: Erkek seks hormonuna verilen addır.

TREMOR: İrade dışı titremelere verilen addır. Örneğin, Hipertiroidi (Tiroid bezinin fazla çalışması) adı verilen rahatsızlıkta ellerde görülen ince amplitüdlü titremelere tremor adı verildiği gibi, Parkinson da görülen kaba ve büyük amplitüdlü titremelere de tremor denir.

TRİKÜSPİT KAPAK: Sağ atrium ile sağ ventrikül arasındaki sistem, triküspit kapak sistemidir. Kanın sağ atriumdan, sağ ventriküle geçmesini sağlayan delik " sağ ostium atrioventrikülare " yaklaşık 3 parmak sığabilecek kadar genişlikte olup burada sağ atrioventriküler kapak bulunur. Kapak 3 parçadan yapılmıştır ve her bir parça üçgen şeklindedir. Bu nedenle kapağa triküspit kapak adı verilmiştir.

TROMBOZ: Kan damarlarının pıhtı veya ateron (kolesterol) plakları oluşarak tıkanmasıdır.


21 Kasım 2009 Cumartesi

SAĞLIK SÖZLÜĞÜ ''U'' HARFİYLE BAŞLAYAN TÜM HASTALIKLAR

ULCUS: Bkz.ülser

ULNA: Önkolun iki kemiğinden içte (serçe parmağı tarafında)bulunanıdır.

ULTRASOUND: İnsan kulağının duyamıyacağı kadar yüksek frekanslı ses dalgaları.Ultra-ses.

ULTRASONOGRAFİ: Ultra-ses kullanılarak elde edilen görüntüler.Bir çok hastalığın ön teşhisinde kullanılan, ancak daha çok karın organları gibi ses dalgalarının kolayca geçebileceği konumdaki organların tetkikinde etkili bir inceleme yöntemidir.Şua söz konusu değildir.

ULTRAVİOLE: Dalga boyu 2000-4000 arası olan mor ötesi ışınlar.

UTERUS: Rahim, döl yatağı.

UTERUS BİCORNİS: Uterusun iki boynuzlu olması anlamında bir terimdir.Uterusun üst kısmının çökük olması nedeniyle her iki uç kısımlarının beligin hal alması sonucu ortaya çıkan görünümdür.

UVULA: Küçük dil.

20 Kasım 2009 Cuma

SAĞLIK SÖZLÜĞÜ ''Ü'' HARFİYLE BAŞLAYAN TÜM HASTALIKLAR

ÜLSER: Geniş anlamıyla deri ya da mukoza altı dokuları meydanda bırakan kronik yaralardır.

ÜLSERATİF KOLİT: Kalın barsakla rektumun, kronik iltihabı ve ülserasyonudur.

ÜREMİ: Kandaki üre oranının normalin üzerinde olması halidir.

ÜRETER: Böbreklerle idrar torbasını birleştiren, idrarın torbaya ulaşımını sağlayan tüptür.Her iki tarafta birbirinden bağlantısız olarak bulunur.

ÜRETRA: İdrarın dışarıya atılmasını sağlayan ve ıdrar torbasından sonraki idrar yoluna verilen isim.

ÜRETRİT: Üretranın iltihabıdır.

ÜROLOJİ: Kadın ve erkeklerdeki idrar yolları ve üreme sistemleri ile ilgili hastalıkları inceleyen bilim dalıdır.Bevliye.

ÜRTİKER: Hassasiyet sonucu ortaya çıkan deri döküntüleri ve kaşıntı ile belirgin bir durumdur.

ÜRİN: İdrar.

ÜROGENİTAL: Genital ve idrar yolları sistemi ile ilgili.

ÜROGRAFİ: Damardan kontrast madde verilerek böbrekler,idrar torbası ve idrar yollarının belirli zaman aralıkları ile filmlerinin çekilmesidir.Üriner sistem hakkında teşhis amaçlı yapılan işlemdir.


19 Kasım 2009 Perşembe

SAĞLIK SÖZLÜĞÜ ''V'' HARFİYLE BAŞLAYAN TÜM HASTALIKLAR

VAGOTOMİ: Vagus sinirinin etkisini ortadan kaldırmak amacıyla dallarından birisinin kesilmesidir.

VAGUS: Nervus Vagus onuncu kafa siniridir, kafatasından çıktıktan sonra mide , barsak sisteminin bir kısmına, kalp ve akcigerlere dallar verir.Bu sistemlerin fonksiyonlarında önemli rol oynayan bir sinirdir.

VAJEN: Kadın cinsel organı.

VAJİNİT: Vajina iltihabı.

VAKSIN: Aşı, Bkz.aşı çeşitleri;

VARİS: Kirli kan taşıyan damarların, fonksiyonel bozuklukları sonucu ya da kan akımının önündeki bir engel nedeniyle genişliyerek kıvrımlı bir hal almasıdır.Yüzeyel olduğu gibi derin venlerde de varis gelişebilir.

VARİKOSEL: Erkeklerde spermatik kordon venlerinin genişlemesi sonucu torbalar içersinde varis oluşumu.

VASKÜLİT: Damar iltihabı.

VAZODİLATASYON: Damar genişlemesi.

VAZODİLATATÖR: Damar genişletici etkiye sahip ilaç, madde.

VAZOKONSTRÜKSİYON: Damarları büzülmesi, kasılması.

VAZOKONSTRÜKTÖR: Damarları büzen etkiye sahip ilaç, madde.

VAZOSPAZM: Damar kasılması, büzülmesi.

VEJETERYAN: Bitkisel gıdalarla beslenen, etyemez.

VEN: Kirli kanı kalbe taşıyan damarlar.

VERTEBRA: Omur.

VERTİGO: Genel anlamda baş dönmesi, hareket duygusu demektir. Ancak tansiyon düşmesi ile ilgili baş dönmeleri bu kapsamda değildir. Vertigodan kastedilen labirentit, iç kulak iltihabı, Meniere hastalığı gibi durumlarda olan baş dönmesi hissi Vertigo diye adlandırılır.

VİTİLİGO: Bir cilt hastalığı olup, vücudun çeşitli bölgelerinde, yer yer renk (pigment) kaybı ile karakterize, normal bölgelerden keskin sınırlarla ayrılan beyaz lekeler

SAĞLIK SÖZLÜĞÜ ''Y'' HARFİYLE BAŞLAYAN TÜM HASTALIKLAR

YABANCI CİSİMLER: Vücudun belirli bir yerinde, normalde bulunmayan her hangi bir madde yabancı cisimdir. Bunlara özellikle çocuklarda, barsaklar, kulak ve burunda rastlanır. Yutulan yabancı cisimler, yemek borusunda takılabilir, ya da tehlikeli olabilir.Bu nedenle bazen ameliyatla çıkartılmaları gerekebilir.

YAĞ EMBOLİSİ: Büyük kemik kırıklarında görülebilen bir komplikasyondur. Kemik iliğindeki yağın bir kısmı açığa çıkar ve yağ damlaları kan dolaşımına karışıp damar tıkanmasına neden olur.

YAĞLI DEJENERASYON: En çok kalp, karaciğer ve böbreklerde görülür. Bu organlarda, hücreler normal çalışma yeteneklerini kaybederler ve içlerinde yağ tanecikleri birikir.

YALANCI GEBELİK: Tüm gebelik belirtilerinin olmasına rağmen, uterus boştur. Bu duruma yalancı gebelik denir. Daha çok psikolojik menşelidir.

SAĞLIK SÖZLÜĞÜ ''Z'' HARFİYLE BAŞLAYAN TÜM HASTALIKLAR

Zar: Anatomide makroskopik ya da mikroskopik boyutlu, az ya da çok farklılaşmış ya da karmaşık yapıda, geniş ve yassı katman biçimli oluşumların genel adıdır.

Zatürree (Pnömoni) : Akciğer dokusunun iltihabı. Çeşitli etkenlere bağlı olarak gelişmekle birlikte, genellikle birincil ya da ikincil mikrobik etkenlerin yol açtığı akut ya da subakut hastalık tablolarını belirten bir terimdir.

Zayıflık: Kişinin vücut ağırlığının yaşına, cinsiyetine ve boyuna göre hesaplanmış normal değerlerden daha düşük olması.

Zehir: Hücrelere ve yaşayan dokulara kimyasal ya da biyokimyasal nitelikte zararlar veren her türlü madde. Zehrin en tipik özelliği bu zararlı etkisini en küçükdozlarda bile göstermesidir.

Zehirlenme: Bir zehrin vücutta emilmesiyle ortaya çıkan belirtileri anlatan genel terim. Görece küçük miktarlarda kimyasal ya da biyokimyasal etki gösteren zehir, süresi ve ağırlığı değişebilen bir hastalıkhaline ya da ölüme yol açar.

Zeka: Yeni sorunları karşılayarak uygun çözümler bulmak amacıyla, zihnin tüm ögelerini amaca uygun kullanabilme yeteneği ya da gücü.

Zeka Geriliği: Zihinsel gelişmenin yavaşlığı. Doğuştan gelen ya da bebeklik çağında ortaya çıkan zihinsel yetersizliğe bağlı olarak ruhsal gelişimi duraklayan kişilerde görülür.

Zeka Yaşı: Psikolojide, zeka testleriyle saptanan ve takvim yaşından farklı olarak belirli bir yaş grubuna özgü becerilerle zihinsel yetkinliği ifade eden ölçü.

Zigoma: Gözlerin alt ve yan kısımlarında, elmacık kemiklerine karşılık düşen yüz bölgesi.

Zigot: Döllenme sırasında spermatozoitin yumurtayla birleşmesi sonucu oluşan hücre.

Zona: Etkeni su çiçeğine de yol açan virüs hastalığı. Herpesvirüs.

Zoofili: Hayvanlara karşı aşırı düşkünlükle belirlenen hafif bir duygulanım bozukluğu. Genellikle aşırı duygusal, destek konusunda saplantılı ve normal yoldan bu desteği sağlayamamış kişilerde (bekarlar, çocuksuz çiftler vb.) görülür.